Pages in topic:   < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16] >
Off topic: Osmanlıca - Türkçe kaynaklar, Cumhuriyet boyunca Türkçenin serüveni, Günümüz Türkçesi...
Thread poster: Adnan Özdemir
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Modern Atasözleri" Aug 22, 2013

--Alıntıdır--

Virus, ferman dinlemez.
Virus bulaşa bulaşa yayılır.
Vakitsiz kilitlenen bilgisayarı resetlerler.
Az veren "sabit disk"ten, çok veren "boot"dan
Bir PC'nin nesi, iki PC'nin network'u var.
Arayan virusunu de bulur , truva atını da.
Virusunu söylemeyen anti-virusunu bulamaz.
Şifreni söyleme dostuna, o da söyler dostuna.
Bu dahil pek çok cümle yanlıştır.
Abi işlemci adaptörünü devre dı�
... See more
--Alıntıdır--

Virus, ferman dinlemez.
Virus bulaşa bulaşa yayılır.
Vakitsiz kilitlenen bilgisayarı resetlerler.
Az veren "sabit disk"ten, çok veren "boot"dan
Bir PC'nin nesi, iki PC'nin network'u var.
Arayan virusunu de bulur , truva atını da.
Virusunu söylemeyen anti-virusunu bulamaz.
Şifreni söyleme dostuna, o da söyler dostuna.
Bu dahil pek çok cümle yanlıştır.
Abi işlemci adaptörünü devre dışı bıraktım, alet 220 V'da canavar gibi.
Delinin biri Network'u bozmuş, 40 supervisor düzeltememiş.
PC 'in var mı derdin var.
Virusu an, antivirusunu hazirla.
Her virus bir tecrübedir.
Sosyal hayata devam etmek için RESET düğmesine basınız.
Antivirussuz PC'yi virus kapar.
Disket virusu ile gelir.
Bilgisayar oyunlarıyla hayat arasındaki tek fark hayatı save edememektir.
Sabrın sonu resettir.
Ummadığın program, makineyi kilitler.
Güzelliğine güvenme sivilce alır gider, Pc'ne güvenme virus alır gider.
Sakla utility'i gelir zamanı.
Yavuz virus, ev sahibini Doom oynarken bastırır, bilgisayarı kilitler.
Doktor ölecekmiyim?... HAYIR! Upgrade edileceksin!...
Virus : Ben programı uzantısından tanırım.
Virus olur, gözü diskette kalır.
Lütfen bu satırda durmayın, otomatik tagline çarpar.
Virus gelince "back-up" ını aldın mı, "şimdi musait misiniz ?" diye sormaz.
Virusun başı küçükken ezilir.
Yiğitlere isimleri kahramanlıktan , viruslere isimleri verdiği
zarardan sonra verilir.
Virus istedi 1 EXE, Allah verdi 2 EXE.
Her virusun bir yoğurt yiyişi vardır.
Cins virus diskette öter.
Yol sormakla, keyword aramakla bulunur.
Sabır açıdır, meyvesi resettir.
İşleyen PC'yi virus tutar.
Virus geliyorum demez.
Tuşa basmakla klavye eskimez.
Acele programa bug karışır.
Duvaksız gelin, CD-ROM sürücüsüz PC olmaz.
Virus demekle, virus bulaşmaz.
Al programın orjinalını, çekme kaygısını.
Akılsız algoritmanın cezasını eller çeker.
RAM'sız Windows oynamaz.
Sabreden derviş Windows'u çalıştırmış.
Kavuzu animatör olanın burnu 3D den kurtulmaz.
Sakınan diskte bad çıkar.
Virüsünü temizlemeyen diskini temizler.
Upgrade'i an tornavidayı eline al.
PC ciye MAC vermişler ahhh Windows'um demiş.
Sakla rutini gelir zamanı.
DOS işler Windows övünür.
Patch'ı çıkmamış programdan ümit kesilmez.
Kimine Adlib saz, kimine SB Live az
Bana bir bilgisayar verin interneti göçüreyim.
Ak antivirüs karagün içindir.
DOS kocayınca Windows'un maskarası olur.
Hatasız program olmaz.
PC'ci Microsoft'a küsmüş, Microsoft'un haberi olmamış.
Bana bilgisayarının modelini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Yaz virüsü formatlasın diskini.
Programcıyla yatan animatör kalkar.
Virüsler ilk hedefiniz internettir ileri.
Nick'ini söylemeyen chat arkadaşı bulamaz.
-----
Kaynak: http://www.fenokulu.net/portal/Blog.php?Sayfa=BlogMakalelerim&YaziID=949&UyeID=398
--------------------

Geçti Mango indirimi sür Porsche’yi Converse’e.

Hacı hacıyı Mekke’de, tikky tikk’yi caddede bulur.

Caddenin düşkünü, Barbour giyer kış günü.

Solaryum girmeyen eve doktor girer.

Ameleyi solaryuma sokmuşlar yine de amele yanığı demiş.

Acele giden oha falan olur yane.

Ne insan gördüm üstünde Tommy’si (Hilfiger) yoktu, ne Tommy’ler gördüm içinde insan yoktu.

Her başarılı tikky’nin arkasında oha falan olan zengin bir baba vardır.

Puma balçıkla sıvanmaz.

Tikky’yi Rockistanbul’a koymuşlar yine de clubber’ım demiş.

Kal geliyorum demez.

Gucci’den babam çıksa giyerim.

Bir Armani’nin nesi var, iki Armani’nin çok strong bi presence’i (duruşu, görünüşü) var.

Polo’suz kaldığınızda bilin ki tek çare yine sizin Tommy’nizdir

-----
Kaynak: http://www.fturka.com/geyik-muhabbet/48765-modern-atasozleri-sozlugu.html
--------------------

Temizlik imaj'dan gelir!

Politikacıların ömrü lak lak'la geçer!

Yalancının mumu yatsıdan sonra jenarötöre bağlanır!

Nerde beleş orda özelleş!

Kedi uzanamadığı ciğer hakkında şok açıklamalar yapar!

Bir Türk dünyaya bedelli asker'dir!

Davulun sesi uzaktan pop görünür!

İki gönül bir olunca üçüncüye gizli kamera düşer!

Birimiz hepimiz hepimiz en irimiz için!

Ne kadar sallarsan salla dona düşer bir medya!

Bütün yollar yolsuzluğa çıkar!

Kırk yıllık kâni estetik ameliyatla olabilir yani!

Olmaya devlet cihanda bir nefes rating gibi!

Tebdil-i mekanda torpil ve kadrolaşma vardır!

Ölüm Allahın emri yargısız infaz olmasaydı!

Düşünüyorum o halde uzar siyaset meydanı!

Eski tas eski hamam yeni dünya düzeni!

Ne oldum dememeli ne olacak bu memleketin hali demeli!

Dost başa düşman imaj'a bakar

Hayatın dikiş yerlerinden atmasına izin verme..
unutma..iğne de senin elinde iplik de..

İktidarsız erkeklere duyurulur..bol bol su için.. Suyun
kaldırma kuvvetinden yararlanın..



Eskiden toz pembe hayallerim vardı..
Şimdi pembesi gitti tozu kaldı..



Anadan duymayan kız öğüt almaz
babadan görmeyen oğul sofra kurmaz..


Hayatı çocuk gibi yaşamaya bak..
en ufak şeylere sevin çığlık at..
en büyük dertlere saf saf bak..


Cesaret insanı zafere, kararsızlık
tehlikeye, korkaklık ölüme götürür..


Kahrolsun sütyenler memelere özgürlük..


Aşk bir kum saati gibidir.. kalp dolarken beyin boşalır..


Zengin parasıyla fakir karısıyla oynar..

Erkekliğiyle övünüp durur tüm erkekler
oysa hepsi kadından doğmuştur..

İyi arkadaşlar iç çamaşırı gibidirler; ayıpları kapatır..
daha iyi arkadaşlar prezervatif gibidirler; seni daima
korur.. daha daha iyi arkadaşlar viagra gibidirler; düşeni kaldırır....

Akçe kara para aklamak içindir!

Gülü seven dikenine epilasyon yaptırır!

Üzüm üzüme baka baka solarium!

Kızını dövmeyen karısıyla yetinir!

Erken öten horozu yazı dizisi yaparlar!

Bal tutan parmağını özelleştirir!

Nerde YÖK'lük orda bok'luk!

İnsan insanın imajmaker'ıdır!

Öfkeyle kalkan reality show oturur!

Kaz gelecek yerden enkaz esirgenmez!

Tatlı dil milli irade'yi deliğinden çıkarır!

Akılsız başın cezasını tetikçi çeker!

Bir fincan nescafe'nin hatırı bir gecelik'tir!

Garip kuşun yuvasını Veli Göçer yapar!

Ucuz etin yahnisi sürümden kazandırır!

Sabreden derviş anılarını yazmış!

Bir elin nesi var iki elin kelepçesi var!

Adalet mülkün temel içgüdüsüdür!

Her misyon komisyona tabiidir!

Denize düşen koli basili'ne sarılır!

Sütten ağzı yanan yoğurdu pipetle içer!

----------
Kaynak: http://www.combeki.net/forum/duvar-yazilari/19833-modern-atasozleri.html




[Değişiklik saati 2013-08-23 19:48 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Yaygın Yanlışlar" Aug 30, 2013

--Alıntı yazı--

Gökhan Çağlayan tarafından 9 Aralık 2011 gününde yazıldı.
---------------------------------------------------------------------------

Yaygın yanlış*, Dil Derneğinin Türkçe Sözlük’ünde şöyle tanımlanmış: “genelleştiği için yanlışlığı, önemsenmeksizin kullanılagelen sözcük, deyim ya da terim”. (Başka sözlüklerdeyse buna benzer tanımlar, var.). Bu yazıda dilimizin “yad” öğelerindeki yaygın yanlı
... See more
--Alıntı yazı--

Gökhan Çağlayan tarafından 9 Aralık 2011 gününde yazıldı.
---------------------------------------------------------------------------

Yaygın yanlış*, Dil Derneğinin Türkçe Sözlük’ünde şöyle tanımlanmış: “genelleştiği için yanlışlığı, önemsenmeksizin kullanılagelen sözcük, deyim ya da terim”. (Başka sözlüklerdeyse buna benzer tanımlar, var.). Bu yazıda dilimizin “yad” öğelerindeki yaygın yanlışları, bir kıyıya bırakıp öz Türkçede yapılan kimi yaygın yanlışları, ele alacağım. Bunlar, alabildiğine çok olduğundan; yalnızca en yaygın yanlışlardan örnekler üstünde duracağım. Hele başlayayım:

Yayım ile yayın sözcüklerinin karıştırıladurduğu, söylenir. Oysa başlangıçta böyle bir karıştırma, yapılıyorduysa da; şimdi yayım sözcüğü, yok sayılıp onun yerine yayın, kullanılıyor. Bu durumda “yayımcı” *yayıncı; “yayımcılık” *yayıncılık; yayımlamaksa, *yayınlamak oluyor. Gelgelelim yayım, Os. neşir sözcüğünün karşılığıdır; yayın(lar), Os. neşriyatı karşılar; yayımlamaksa, Os. neşretmek sözlükbirimine karşılık gelir. Demek yayım sözcüğü ile türevlerini, yok saymak; birtakım anlam inceliklerini ya da ayırtıları, dile getirememeyle sonuçlanır. Nitekim olan, tüm budur. (Yazar-çizer takımının bile bu yanlışları, yapagitmesiyse, düşündürücü mü düşündürücü.). Konuyu, toparlayacak olursam; Türkçede yayım sözcüğü de, vardır; yayın sözcüğü de… İki öğeyi, karıştırmamak (örneğin “genel yayım yönetmeni” yerine genel yayın yönetmeni, dememek); dahası, yayım ile türevlerini, yok saymamak gerektir: Yayıncı, yayıncılık, yayınlamak yanlış; yayımcı, yayımcılık, yayımlamak doğrudur. Hepsi bu.

Karşıtçı sözcüğü de, hepten yok sayılmakta. Onun yerine *karşıt, kullanılıyor. Karşıtçılık yerineyse *karşıtlık, deniyor. Ancak, karşıt, Os. zıt sözcüğünün karşılığıdır; karşıtçıysa, Os. aleyhtarı, karşılar. Buna göre karşıtlık, Os. zıddiyet; karşıtçılık, Os. aleyhtarlık anlamlarındadır. Bundan ötürü, örneğin, “Akın karşıtı, karadır.” denebilir de; “başakçacılık1 karşıtları” denemez. Doğru kullanım, başakçacılık karşıtçılarıdır. (Başakçacılık karşıtı=Toplumculuk. Başakçacılık karşıtçısı=Toplumcu.). Demek gene bir yoksayma ile ona bağlı olarak kimi anlamsal ayırtıların anlatılamaması, söz konusu. Bu tür örnekler, kolayca çoğaltılabilir.

Bir de, gereksiz eklerle “biçimbozum”a uğratılan öz Türkçe sözcükler, var. Örneğin duyar, geçer, yeter sözcükleri yerine *duyarlı, *geçerli, *yeterli deniyor. Oysa – gene örneğin – “geçer belge” sözü, doğrudur; geçerli belgeyse, yaygın yanlış. Kendisi, bir önad olan geçer sözcüğüne bir önad yapma ekinin ulanmasına hiçbir gerek, yok anlayacağınız. (Dili, doğru düzgün kullanmak istiyorsak; ekleri, yerli yerinde kullanmayı, öğrenmeliyiz.2)

Ayrıca kimi öz Türkçe deyimler, yaygın bir biçimde yanlış kullanılıyor. Örneğin “alıcı gözüyle bakmak” yerine “alıcı gözle bakmak” ile “ardı, arası kesilmemek” yerine “ardı, arkası kesilmemek” gibi. Buradaki yanlışlar, önemsiz görülebilse de; deyimlerin anlamlarını − bir ölçüde − değiştirmektedir. Buysa, iletişimsel sorunlara yol açabilir.

Yaygın yanlışlar, öz Türkçe kişi adlarında dahi görülmektedir. Örneğin Kağan yerine *Kaan gibi. Oysa “kağan” sözcüğü, çok eski olup Göktürkçede “kagan” biçimindeydi. Buna karşın bugün ülkemizde *Kaan-adlı nice erkek, var. Gelin de yazıklanmayın! (Demek çocuklara öz Türkçe adlar koymak, yetmiyor; bu adları, biçimsizleştirmemek gerekiyor.)

Yok sayılmasa da; karıştırılmış, şimdi bile karıştırılan öz Türkçe sözcükler de, var. Bunların en çarpıcı örneği, türe ile tüze sözcükleridir. Başlangıçta – Dil Devriminin ilk yıllarında – yayımlanmış özleştirme kılavuzlarında, Türkçe sözlüklerde türe, Os. hukuk karşılığı olarak; tüzeyse, Os. adalet yerine önerilmişse de; sonradan – ne, olmuşsa olmuş! – türe, adalet; tüzeyse, hukuk anlamlarında kullanılmaya başlamıştır. Türe ile tüzenin “kökteş” sözcükler olduğu; söz konusu karışıklığa bunun yol açtığı, söylenebilirse de; yaygın yanlış, yaygın yanlıştır. Demek sözcükleri, özellikle öz Türkçe olanları, karıştırmamalı.

Ya “ülkü” sözcüğü ile türevlerinin başlarına gelmişlere ne, buyrulur?! Ülkü, Osmanlıcadaki ideal ile mefkûre sözcüklerinin öpöz Türkçe karşılığıdır. Ülkücüyse, gerçekte idealist,demektir; yoksa MHP’li anlamında değil. Buna benzer bir biçimde ülkücülük, idealizm3 anlamına gelir; yoksa MHP yandaşlığı, demek sayılmaz. Ne ki, ülkemizdeki yurtyönetimi, “bilimsel” bir dayantıya otur(tul)madığından; anılmış öz Türkçe sözcükler, ilkin anlam daralmasına, sonra anlam kaymasına uğratılmış; böylece ülkü ile türevlerinin – gerçek anlamlarıyla – tutunması, yazık ki, engellenmiştir! Bununla birlikte, ülkü, ülkücü, ülkücülük ib., pırıl pırıl sözcükler olup tutundurulmayı, beklemekte. Doğallıkla ideal, idealist, idealizm ib. yerlerine…

Burada sesletimsel yaygın yanlışlara değinmemde yarar, bulunuyor. Demek örneğin öz Türkçe “yarın” sözcüğü, çoğun *yârın ya da – daha kötüsü – *yârin biçiminde sesletiliyor. Bu yanlış konusunda Osmanlıcanın olumsuz etkisinin sözü, edilebilir. (Doğrusu, Osmanlıcanın “olumlu” etkisi, görülmemiştir!). Bununla birlikte, ölçünlü Türkey Türkçesinde uzun ünlü, öz Türkçe öğelerde var olmadığından; yarın sözcüğünün iki seslemindeki ünlüler, kısa okunmalı. Güzelim yarını, yanlış sesletimle karartmamalı anlayacağınız.

Yaygın sesletim yanlışlarına değinmişken; k’lerin “ka” diye okunmasına dokunmaksızın geçemeyeceğim. Gerçekten Türklerin çoğunluğu, k’leri, “ka” diye okuyaduruyor. Oysa Türk abecesindeki imcelerin okunuşları, Dil Devriminden de önce bir yasayla belirlenmişti: Bütün ünsüzler, sonlarına birer “e” getirilerek okunur. K/k’yse, “ayra” değildir; demek bu yasadan bağışık tutulamaz. (Kimi kez h’lerin “aş” ya da “ha”, r’lerin “er” diye; dahası, tüm imcelerin İngilizce uyarınca okunduğunun ayrımındayım. Gelgelelim onlar, şimdilik yaygın yanlışlar değil. [K’deki sorun, gene Osmanlıcadan ileri geliyor olabilir. Öyleyse, dilimizi, Osmanlıcanın bütün dokuncalı etkilerinden kurtarmamız gerek.])

Doğallıkla yaygın yanlışlara karşı bunca çok söz söylemiş beni, “doğrucu Davut” olmayla suçlayacak okurlar, var olabilirler. Ancak, ben, yalnızca – genelde yaşamsal, özelde dilsel – doğruların ardındayım. Demek aşırı doğruculuk, gütmüyorum. Doğrusu, kendi yaşamımda, dilimde dahi kimi yanlışlar – ister istemez − bulunur. (Yeryüzünde yanlışsız kişi, yoktur.). Dayatmacı da sayılmam. Benimki, bir tür yol-göstericiliktir. Göz göre göre yanlış, yapmamak gerek; eşdeyişle yanlışçı olmamalı. Benim demek istediğim, bu. Bir yaygın yanlışlar yağızyerinde4 yaşayageldiğimiz, ortada. (Öyle ki, yaygın yanlışlar; sözlüklerde, yazım kılavuzlarında yer almıştır.). Gelin, bu yağızyerde yaşayagitmeyelim. Yaşam niteliğimizi, iyileştirmeyi diliyorsak; işe dilimizden başlamalıyız: Dil güzelleştikçe; yaşam güzelleşir. Bunun tersi de, doğrudur. Bu denemede öz-Türkçesel yaygın yanlışların bir bölümünü, ele aldım. Gerçekte dilimizdeki yad öğelerle ilgili yaygın yanlışlar, çok daha artıktır. Bundan ötürü, öz Türkçenin yanlış kullanıldığı, ileri sürülemez. (Yad sözcüklerle yanlış yapma olasılığının daha büyük olduğu, bilinen bir gerçektir.). Sorun, öz Türkçede değil; öz Türkçeyi, kullananlarda anlayacağınız. Gene de, doğru doğrudur; yanlışsa yanlış. Bence bir yanlış, ne denli yaygın olursa olsun onu, yapmaktan kaçınmak gerek. Doğrunun yanlış, yanlışın doğru sayıldığı bir ortamda yaşadığımızın bilincindeyim. Bu, bizi yıldırmak, bir yana; doğruculuğumuzu bilemeli. Yanlışlarla savaşım, yeryüzünde hiçbir doğrucu kalmayasıya sürmeli. Yanlışların egemenliğini, tanımak kolaydır; onlarla savaşmaksa, çetin. Sizi bilmem; ben, güç yolu, yeğlemekteyim. Güç, ancak doğru yolu…

_______________________________

* Yaygın yanlış teriminin Osmanlıca karşılığı olan galatımeşhur – sözcüğü sözcüğüne – “ünlü bozukluk/yanlış” anlamına gelirse de; yaygın yanlış, daha uygun bir söz sayılsa gerek.

1 Os. kapitalizm.

2 Bu bağlamda örneğin “benimki”, “biri”, “kimi” yerlerine benimkisi, birisi, kimisi eyitmek de, yanlıştır. Dil, şakaya gelmez. Bundan dolayı, ona özen göstermemiz gerek.

3İdealizmi, “düşüncecilik” de, karşılar.

4 Yağızyer: Os. cehennem.

----------
Kaynak: http://turkcesivarken.com/yaygin-yanlislar/
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Dile né diye özen gösterirler?" Aug 30, 2013

--Alıntıdır--


Oktay DOĞANGÜN tarafından 23 Aralık 2011 gününde yazıldı.
-----------------------------------------------------------------------------


Dil, bir toplumuñ yansımasıdır.

Bir toplum ne deñli yozlaşıyor ve özünden sapıyorsa dili de o deñli yozlaşıp özünden yāzar. Bu yozlaşmaya ve özünden sapmaya karşı duranlar, konuştukları dile bu yüzden hâkim olmaya çalışır ve tümcelerine özen göster
... See more
--Alıntıdır--


Oktay DOĞANGÜN tarafından 23 Aralık 2011 gününde yazıldı.
-----------------------------------------------------------------------------


Dil, bir toplumuñ yansımasıdır.

Bir toplum ne deñli yozlaşıyor ve özünden sapıyorsa dili de o deñli yozlaşıp özünden yāzar. Bu yozlaşmaya ve özünden sapmaya karşı duranlar, konuştukları dile bu yüzden hâkim olmaya çalışır ve tümcelerine özen gösterir. Bu özünde, doğal bir karşı duruştur.

Tüm karşı duruşlarda olduğu gibi, dilde béliren bu karşı duruşuñ da öncüleri bulunur. Bu öncüler, doğrudan dille ilgilenir. Bu nedenle dil akımı önderlerine iyi bakıñ, topluma da önderlik etmişlerdir!

Ancak sorulması beklenen soru şudur: “Dil, mâdem yozlaşmanıñ nedeni değil de soñucu ise; ne diye ona özen göstermeye çalışıyoruz? Doğrudan toplumda çözüm arasak olmaz mı?”

Yanıt yalıñdır. Dildeki değişimi yéterince añlarsak toplumda görülen değişimi de añlayabiliriz démektir. Dahası, dildeki değişimi tersine çevirirsek ya da değişime yön vérebilirsek toplumda da beñzer bir değişiklik için büyük bir alıştırma yapmış oluruz. Ancak, işiñ çarpıcı yanı burası değildir.

Dile önem vérmekteki eñ çarpıcı yan, yukarıda söz ettiğim doğal karşı duruşuñ varlığıdır. Démek istediğim; karşı duruş, toplumuñ yozlaşmasına izleyici kalmak istemeyenleriñ doğal eylemi olduğundan, dile özen gösteren kişileriñ varlığı, toplumuñ yozlaşmaya karşı duruş özgücünü gösterir.

Dil, yiñe de, tümüyle toplumdaki yansıma değildir. Çünkü yansıma olma durumu yalñızca o kuşak içindir. Oysa dilde görülen değişim, soñraki kuşaklarıñ değişimcisidir, değişim ısısıdır. Çünkü değiştirilen dil, soñraki kuşağıñ değişimi için gérekli ortamı sağlayacaktır.

Dildeki değişimiñ toplumla olan ilgisi konusunu, burada böyle soyut tümcelerle yazmak yérine geçmişten örneklerle de besleyebilirdim, hem dünyanıñ hem de bu topraklarıñ yakın geçmişinde bolca örnek de vardır nitekim. Ancak, okuyucudan bu kez oturup diñlemesini değil, ilgi gösterip araştırmasını istiyorum.

Kimi bilgileri okumakla veya düşünmekle kalmayıp araştıranlar ve yazanlar, değişim zamanı geldiğinde izlemekle ve yorum yapmakla kalmayıp topluma etkiyenler olacaktır.

Oktay DOĞANGÜN

----------
Kaynak: http://turkcesivarken.com/dile-ne-diye-ozen-gosterirler/
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Yabancı özel adlarıŋ yazımı ve çelişkiler" Aug 30, 2013

--Alıntı yazıdır--

Oktay DOĞANGÜN tarafından 9 Ekim 2011 gününde yazıldı.
--------------------------------------------------------------------------
Bu yazı 03/07/2009 gününde yazılmış olan yazınıŋ güncellenmişidir.

Geçenlerde bir yazıda Rus-Alman bir matematikçiniŋ adınıŋ Türkçedeki yazımına denk geldiydim. Yazık, kişiniŋ adını Almancada yazıldığı gibi, démeli Minkowski olarak yazmışlar, oysa w değil v ile olma
... See more
--Alıntı yazıdır--

Oktay DOĞANGÜN tarafından 9 Ekim 2011 gününde yazıldı.
--------------------------------------------------------------------------
Bu yazı 03/07/2009 gününde yazılmış olan yazınıŋ güncellenmişidir.

Geçenlerde bir yazıda Rus-Alman bir matematikçiniŋ adınıŋ Türkçedeki yazımına denk geldiydim. Yazık, kişiniŋ adını Almancada yazıldığı gibi, démeli Minkowski olarak yazmışlar, oysa w değil v ile olmalıydı. Çoğumuz /folksvagen/ diye okunan araç markası VolksWagen‘den ya da bazı araba onarıcılarınıŋ /fites/ démesinden biliyor olabilir; Almancada w damgası /v/ diye okunur. İşte, Minkovski, o yazımı Rus İmparatorluğu’nuŋ Alman kesiminde ve Zürih’te iken kullanıyordu. Oysa Rusçada /v/ ile Минковский yazılır, démeli Minkovskiy. Almanlar dogal olarak, Kiril abecesindeki adı kendilerine göre okunduğu gibi yazmışlar. Peki biz néden okunuşu Rusçadan almak yérine Almanlarıŋkini yazmışız? Bizde yabancı özel adlar hangi kurala göre yazılır ki?

Türkçede yabancı özel adlarıŋ yazımı kuralına bakmak istersek, TDK (Türk Dil Kurumu) yazım kılavuzunda, yabancı özel adlarıŋ yazımınıŋ ikiye ayrıldığını görürüz: (1) Latin kökenli âbecelerden gelenleriŋ yazımı ile (2) diğer âbecelerden gelenleriŋ yazımı. Kılavuza göre Türkçede; örneğin Almanca özel bir ad, Almancada yazıldığı gibi yazılırken Arapça özel bir adıŋ okunduğu gibi yazılması gerekiyor. Ancak sorun şu ki bu durum, tüm bu Latin kökenli âbeceleriŋ okunuş kurallarını tek tek bilmemiz gerektiğini söylemiş oluyor. Ayrıca Almanca veya İngilizce gibi Latin kökenli abeceleri olan dilleri de ayrıcalıklı kıldığı da açık. Bence bu çelişki, taplanamaz (kabul edilemez).

Çelişkiniŋ dibe vurmasını sağlayan başka bir durum, yine TDK’ya göre, kimi belli yér adlarına tanınan ayrıcalıktır: Londra (London), Brüksel (Bruxelles), Cenevre (Genéve), Budapeşte (Budapeste), Portekiz (Portugal), İspanya (España), Fransa (France), İngiltere (England), Amerika Birleşik Devletleri (United States of America) ve nicelerini kullanırken néden Nüv York, Mençıstır, Livırpul, ve nicelerini yazamıyoruz? Dahası, TDK ile okunduğu gibi yazıma karşı çıkan kişiler bir durumu daha atlıyor; o da yalŋızca yér adlarınıŋ değil, kişi adlarınıŋ da okunduğu gibi yazıldığı durumlarıŋ Türkçede bulunduğudur.

Türkçede biraz soŋra kimi örneklerini göreceğiŋiz okunduğu gibi yazıma olayına kimileri, nedense, şiddetle karşı çıkar ve bunu saygısızlık olarak nitelendirir. Saygıya yalŋızca Batı mı layık? Oysa saygısızlık, özde, doğru okuyamamak değil midir? Değilse, néden ilkokuldan beri Portekiz kâşifiŋ adını Kristof Kolomb olarak yazıyoruz? Oysa özgün biçimi Cristóvão Colombo, Latinceleşmiş biçimi ise Cristophus Colombus‘tur. Néden “aşıyı Pastör buldu” diyor, Pastörize süt içiyoruz? Néden İngiliz toprak ağası Boycott‘a işçileriniŋ yaptıklarından öğrenip bir ürünü Boykot édiyoruz? İzmir’e gitmişseŋiz alaŋlarıŋ adlarınıŋ Türkiye geçmişinde önemi olan dünya kentleri adlarından seçildiğini görmüşsüŋüzdür. Örneğin İzmir’de bu alaŋ adlarından biri olan Montrö (Fransız kenti Montreux), yazıldığı gibi yazılsaydı, İzmir halkınıŋ o alaŋı okuma çabalarını düşleyebiliyor musuŋuz?

TDK tarafından âbeceler, belli ki, yalŋızca simge yığınları olarak görülüyor. Oysa âbeceler, simge yığını olmanıŋ ötesinde, bu simgeler arasındaki ilişkileri de içerir. Örneğin, İngiliz âbecesinde -ch- dizimi /ç/ olarak okunurken yiŋe Latin kökenli abecesi olan Fransız abecesinde aynı yazım /ş/ diye okunur. Yalŋızca ilişkiler değil, ses deŋlikleri de dillerden dillere çok ayrıktır: e simgesi İngilizcede yérine göre /i, ö, e/ okunabilirken Fransızcada /ö/ okunur (söz soŋunda ise okunmaz). İşte böyle, değme âbece ayrık kurallara iyedir. Bu da doğal olarak karşımıza yabancı özel adları okuyamama sorunu çıkarır.

Özünde yabancı özel adları genel olarak okuyamama sorununu sık sık yaşarız. Örneğin bir matematik bétiğinde Fransız matematikçiniŋ adı, “Poincaré” olarak yazıldığında onu sık sık İngilizceymiş gibi /poynkeyr/ biçiminde okuduğumuz oluyor. Oysa bu matematikçiniŋ adı, Puankare‘dir ve duysa adınıŋ böyle okunmasına biraz uyuz olurdu sanırım (tıpkı adımıŋ İngilizler tarafından /oktey/ diye okunmasına uyuz olmam gibi).

Matematikten örnek vérmişken biri çıkıp “ancak bu kişiniŋ adınıŋ özgün biçimini bilmezsek nasıl araştırma yapacağız?” diyebilir. Tabî, biri Londra yazdığında, onuŋ özgün biçiminiŋ London olduğunu bulmak ve bilmek kolay, dahası birçok ünlü kişi için de öyle olacaktır, örneğin Aynştayn yazınca… Bunu tabî ki böyle savunamam. Ancak pek de bilinmeyen kişi ve yérlere gelince de sorun yoktur gérçekten, çünkü ayraç içine özgün biçimi yazılabilir. Ancak ondan önce şunu sorarım: Rusça ya da Arapça gibi bir dil olunca néden aynı kaygıyı taşımıyoruz?

Yabancı özel adlarıŋ okunduğu gibi yazımına karşı çıkarken öne sürülen eŋ büyük bahânelerden biri de, “diğer uluslar böyle yapmıyor, yazıldığı gibi yazıyor” düşüncesidir. Oysa durumuŋ gérçekte öyle olmadığını söyleyip özel adları okunduğu gibi yazan uluslara örnek verdiğimde bu kez, o özendikleri Avrupa’da olmamasından dolayı ezik sayıp “ya, o ülkeyi geç!” déniyor. Özellikle bu “saygısız” tépkiniŋ kardeş devletimiz Azerbaycan’a yapılmasına da oldukça siŋir oluyorum. Nitekim, Azerbaycan Türkçesinde yabancı özel adlar okunduğu gibi yazılır. Bir Azerbaycan güncesinde (gazete) “Mənçıstır Yunaytıd 1-0 yénildi” biçiminde bir salık (haber) görünce şaşırmayıŋ.

Bu arada aŋımsatmadan bu yazıyı bitiremeyeceğim; Cumhuriyet’iŋ başında Avrupa basını, Türkiye’niŋ durumundan söz ederken, örneğin önderimiziŋ adını “Mustapha Kamal” biçiminde yazmıştı ve bu yadırganacak bir durum değildi. Néden bunu yapan biz olunca yadırganalım ki?

Oktay DOĞANGÜN

---------
Kaynak: http://turkcesivarken.com/yabanci-ozel-adlarin-yazimi-ve-celiskiler/
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Medyada yapılan Türkçe Yanlışları" Sep 4, 2013

--Alıntıdır--

MEDYAMIZDA YAPILAN YANLIŞLAR 2008-09-14 13:51:00

“Kasetin satışları nasıl, ilgi, alâka nasıl?”. Kanal 7, Türüt Show, 11.05.1999, 23.17.
“Kapalı spor salonu ful dolu.”. NUMBER 1, Geveze Show, 11.05.1999, 22.11.
doğrusu: hıncahınç dolu, dopdolu

“Ben de onlardan faydalanıp onu öğrencilerime ve talebelerime anlatırım.”. HBB, Haber, 15.06.1999, 18.59.
“Acayip tuhaf hissediyorum kendimi.”. HB
... See more
--Alıntıdır--

MEDYAMIZDA YAPILAN YANLIŞLAR 2008-09-14 13:51:00

“Kasetin satışları nasıl, ilgi, alâka nasıl?”. Kanal 7, Türüt Show, 11.05.1999, 23.17.
“Kapalı spor salonu ful dolu.”. NUMBER 1, Geveze Show, 11.05.1999, 22.11.
doğrusu: hıncahınç dolu, dopdolu

“Ben de onlardan faydalanıp onu öğrencilerime ve talebelerime anlatırım.”. HBB, Haber, 15.06.1999, 18.59.
“Acayip tuhaf hissediyorum kendimi.”. HBB, 2’den 4’e, 02.06.1999, 02.02.
“Genç Millî Takımımız Slovakya ile birlikte beraber bugün saat 11’de...”. STV, Spor, 05.10.1999, 00.29.
“Türkiye’nin şartları ve koşulları birtakım reformları gerektiriyor.”. Kanal D, Teke Tek, 13.07.1999, 00.21.
“Bunlar da çekici cazibe unsurları oluyor.”. FLASH, Eko Bugün, 02.07.1999, 19.00.
“Ciddî çaba ve gayret göstermesi lâzım.”. Kanal 7, Türkiye Bülteni, 14.05.1999, 15.10.
“Böyle bir şey basın ahlâkına etiğine de uymaz.”. STV, Sabah Esintileri, 18.05.1999,
“Çünkü yüzyılın maçı. Son yüzyılın maçı ve de asrın maçı kabul ediliyor.”. Meltem, Top Ağlarda, 07.10.1999, 21.39.
“Allah’ıma binlerce şükür Yarabbim!”. ATV, Gelin Kaynana, 17.05.1999, 12.30.
“Ülkenin zaman kaybedecek vakti yok.”. ATV, Haber 19, 21.05.1999, 19.04.
“Kremlin’de Çeçenistan’a ait bir kara harekâtı zikrediliyor mu, söyleniyor mu?”. TRT 1, Sabah Haberleri, 02.10.1999, 09.12.
“ÖSS sınav sonuçları yarın açıklanacak.”. Kanal D, Haber, (kelime fazlalılığı)
“... ÖSS sınavının iptali...”. TGRT, Haber 24, 04.05.1999, 00.39. doğrusu: ÖSS’nin
“Valla ben şahsen kendim olarak bu işin olmadığına seviniyorum.”. Star, Yangın Ayşe dizisi, 04.07.1999, 07.20.
“Merkezî sistemle yapılan ilk devlet memurluğu sınavı yapıldı.”. CNN TÜRK, Haber, 17.10.1999, 16.03.
“Biletleri temin edebileceğiniz yerler ise Capitol, Vakko Rama, Carousel mağazalarından temin edebilirsiniz.”. NUMBER 1, Müzik Dünyasından Haberler,
“Beşiktaş, Almanya’daki beşinci hazırlık maçını iki bir kaybederken ortaya da kötü bir futbol ortaya koydu.”. SHOW, Lige Doğru, 13.07.1999, 23.16.
“Millî Mücadele’ye başlamadan önce Atatürk mücadeleyi burada başlattı.”. TRT 1, Perde Arkası, 06.05.1999. doğrusu: Atatürk, Millî Mücadele’yi burada başlattı.
“Sabah gazetesinin manşet başlığı şöyle.”. Kanal 7, Haber, 13.07.1999, 07.13.
“Önce yaşayan günün haber başlıkları.”. OLAY, Son Nokta, 06.05.1999, 23.33.
(“Yaşayan gün” tabiri yanlıştır.)
“Yaklaşık olarak otuz bin dolar civarında para çaldılar.”. Kanal D, 24.05.1999, 03.53.
“Hepimizin içlerini parçalayacak kadar gerçekten acı bir hikâye”. SHOW, Film Gibi, 15.07.1999, 22.09. doğrusu: içini
“Efendim, sigarayı bıraktıktan sonra biraz kilo aldım. Sigarayı içerkenki hâlimden çok daha sağlıklı...”. TGRT, Dünya Dönüyor, doğrusu: Sigara içtiğim dönemdeki
“Bu biraz geri zekâ galiba.”. SHOW, Huysuz Show, 01.07.1999, 23.40. doğrusu: zekâlı
“...birazcık tatlı kaşığı tuz...”HBB, Günün Menüsü, doğrusu: tatlı kaşığıyla birazcık tuz.
“...ilk İtalya’ya gittiğinde...”. HBB, Haber, doğrusu: İtalya’ya ilk gittiğinde
“...biraz daha farklı yaza girmek istiyoruz.”. HBB, Bugün, 10.06.1999, 08.31.
doğrusu: yaza biraz daha farklı girmek
“Komisyoncu çok fiyatları kırıyor.”. FLASH, Gerçek Kesit, 02.07.1999, 09.55.
doğrusu: fiyatları çok kırıyor
“Başka gözden kaçan hususlar da var.”. FLASH, Ekonomik Panorama, 03.07.1999,
doğrusu: Gözden kaçan başka hususlar
“...eski hazineden sorumlu bir yetkili...”. FLASH, Gün Ortası Haber, 05.07.1999, 13.00.
doğrusu: hazineden sorumlu eski bir yetkili
“Göremediğimiz toprak içindeki bakteriler...”. Kanal A, Haber, 30.06.1999, 18.30.
doğrusu: Toprak içindeki, göremediğimiz bakteriler
“Bütün futbolu bırakmış eski oyuncular...”. Kanal 7, Haber, 14.05.1999, 18.30.
doğrusu: Futbolu bırakmış bütün eski oyuncular
“En küçük dört basamaklı sayı nedir?”. Kanal 7, Hedef 4, 04.05.1999, 09.10.
doğrusu: Dört basamaklı en küçük sayı
“...mükemmel topa vurma özelliği var.”. Kanal 7, 91. Dakika, 02.05.1999, 22.30.
doğrusu: topa mükemmel vurma
“Han sahibinin üç tane çok meraklı kızları vardı.”. FLASH, Çeker Cadı, 14.07.1999, 18.45. doğrusu: çok meraklı üç kızı
“İstanbul’daki devlete yaramayan malları...”. FLASH, 23. Saat, 12.07.1999, 23.00.
doğrusu: Devlete yaramayan İstanbul’daki malları. İstanbul’da ayrı bir devlet yok.
“Size 50 milyonluk hemen hediyelerini sayayım.”. Kanal D, Çarkı Felek, 17-18.05.1999,
“Peki biz konumuza dönmek istiyorum.”. HBB, Çevre Aktüel, 01.06.1999, 17.43.
doğrusu: dönelim
“Gecikmenin bir nedeni olarak da Yugoslav yönetiminin mayınlarının yerlerinin Fransız birliklerine geç bildirilmesi gösteriliyor.”. HBB, Haber, 14.06.1999, 10.08.
doğrusu: bildirmesi Ayrıca yerlerinin, yerlerini olacaktır

--
Kaynak: http://kalemlervekiliclar.blogcu.com/medyada-yapilan-turkce-yanlislari/4075260
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"TELEVİZYONDAKİ DİL YANLIŞLARI" Sep 4, 2013

--Yazı alıntıdır--



Yazan: Ali TÜRKSEVEN
----------------------------

Televizyon, günümüzün en etkili iletişim araçlarından biri. Belki de gazete, dergi ve kitaptan da daha etkili. Bu araçla, kitleleri istediğiniz gibi yönlendirmeniz pek de güç değil. Kitleler, bilerek ya da bilmeyerek çok şey öğreniyorlar televizyondan. Bu yüzden, televizyonun eğitme yönü çok önemli bir yer tutuyor.

T
... See more
--Yazı alıntıdır--



Yazan: Ali TÜRKSEVEN
----------------------------

Televizyon, günümüzün en etkili iletişim araçlarından biri. Belki de gazete, dergi ve kitaptan da daha etkili. Bu araçla, kitleleri istediğiniz gibi yönlendirmeniz pek de güç değil. Kitleler, bilerek ya da bilmeyerek çok şey öğreniyorlar televizyondan. Bu yüzden, televizyonun eğitme yönü çok önemli bir yer tutuyor.

Televizyonun değişik kanallarında izlediğimiz türlü düzeylerdeki kişiler, çeşitli dil yanlışları yapıyorlar. İşte, son aylardaki Türkçe yanlışlarından kimileri:

“Hiç kimse ne içeri ne de dışarı çıksın.” (TV’de gösterilen yabancı bir filmin çevirisinden)

Bu tümcede yüklem eksikliği vardır. Doğrusu şöyle olmalıdır: Hiç kimse ne içeri girsin, ne de dışarı çıksın.

“Gördüğünüz gibi, bugüne kadar pek çok şeye vurdum, kırdım.” (Cüneyt Arkın, Star1’deki Teleon’un reklamından)

Bu tümcede nesne eksikliği vardır. “Pek çok şeye vurmak” olur; ama “pek çok şeye kırmak” olmaz. Doğrusu şöyledir: Gördüğünüz gibi, bugüne kadar pek çok şeye vurdum, pek çok şeyi kırdım.

“Çamaşır suyunu yanlış kullanıyorsun.” (Ace reklamı)

Reklamın bütününü izlediğimizde şunu anlıyoruz: Sen, başka marka çamaşır suyu kullanma. Onlar iyi değil, Ace iyidir. Ama yukarıdaki tümceden anlaşılan, şu: Çamaşır suyunu nasıl kullanacağını bilmiyorsun, yanlışlık yapıyorsun. Reklamın anlatmak istediğine göre tümce şöyle olmalıdır: Yanlış çamaşır suyu kullanıyorsun.

“Yarışmanın koşulnamesini değiştireceğiz.” (Fikri Sağlar, Kültür Bakanı, TV haberlerinden)

Bu tümcedeki yanlışlık, Türkçe bir sözcükle Arapça bir sözcükten oluşturulmuş bileşik sözcük: koşulname. Şartname sözcüğüne karşılık olarak kullanıldığı anlaşılıyor. Arapça, Farsça sözcükleri yarı yarıya Türkçeleştirmek çok uygunsuz. Şu tümce de özdeş anlamı verebilir: Yarışmanın koşullarını değiştireceğiz.

“Bu tabloyu geri iade etmeye karar verdik.” (Fikri Sağlar, Kültür Bakanı, TV haberlerinden)

Arapça “iade” sözcüğü “geri vermek” demektir. Buradaki yanlışlık çok açık. Doğrusu şöyledir: Bu tabloyu geri vermeyi kararlaştırdık.

“Türkmenistan’la alakalarımızı geliştireceğiz.” (Turgut Özal, Cumhurbaşkanı, TV haberlerinden)

Buradaki yanlışlık “ilişki” sözcüğünü kullanmak istememekten kaynaklanıyor gibi. Ancak Arapça kökenli “alaka” Türkçedeki “ilgi” sözcüğüyle eşanlamlı. “İlgi” ve “ilişki” sözcükleri arasındaki ayrım, “alaka” ve “münasebet” sözcüklerinde de vardır. Tümcenin doğrusu şöyle olmalıdır: Türkmenistan’la ilişkilerimizi (münasebetlerimizi) geliştireceğiz.

Başbakan Süleyman Demirel 10.01.1992 akşamı TV haberlerinde gösterilen konuşmasında “Türkçe dilleri” diye bir tamlama kullandı. Türkçede, bir ulus ya da ülke adının yanına “-ce” eki getirilerek dil adları türetilir: Rumca (Rum dili), Çince (Çin dili), Almanca (Alman dili)… gibi. Türkçe de Türk dili demektir. Bu nedenle “Türkçe dilleri” tamlaması yanlıştır; doğrusu “Türk dilleri”dir.

Mehmet Barlas, 11.01.1992 akşamı Star1’de “… ölümlü birer insanlarsınız.” diye bir tümce kullandı. Türkçede nasıl “birer elmalar, birer kitaplar…” denmiyorsa “birer insanlar” da denmez. Doğrusu şöyledir: “… ölümlü birer insansınız.”

04.02.1992 akşamı TRT-1’de yayımlanan Hodri Meydan izlencesinde Uğur Dündar, bir tümcesinde şöyle bir söz söyledi: “… ulusal bir millî eğitim politikası”. “Ulusal” ile “millî” anlamdaştır. Doğrusu “ulusal bir eğitim politikası” olmalıdır.

Yine bu Hodri Meydan izlencesinde Millî Eğitim Bakanı Köksal Toptan’ın şu dil yanlışları oldu:

“Bilgisayarlı eğitime biz de geçmemiz lazım.”

Bu, düşük bir tümcedir. Doğrusu şöyledir: Bilgisayarlı eğitime bizim de geçmemiz lazım.

“Herkesin iyi niyetinden kuşkum yok.”

“Herkes” belgisiz adılı (zamiri) genellikle olumlu tümcelerde kullanılır. “Kimse” belgisiz adılı ise genellikle olumsuz tümcelerde kullanılır. Buradaki tümcedeki “yok” sözcüğü tümceyi olumsuz yapmaktadır. Dolayısıyla tümce “Kimsenin iyi niyetinden kuşkum yok.” biçiminde olmalıdır.

Son aylarda bir şampuan reklamında şöyle bir tümce geçiyor: “Sen de benim gibi Rejoice yap.” Çeviri kokan bir tümce olduğu çok açık. Türkçeye uygun söylenişi şöyledir: Sen de benim gibi Rejoice’la yıka.

“Katiyen evet, hayır kelimesini kullanmayacaksınız.” (Erkan Yolaç, TRT-1, 01.02.1992)

Bu tümcedeki yanlışlık “evet, hayır kelimesi” tamlamasındadır. Tümce şöyle olmalıdır: Katiyen evet, hayır kelimelerini kullanmayacaksınız.

“Büyük bir özlemle, büyük bir hasretle merhaba!” (Ülkü Erakalın, TRT-1, 01.02.1992)

“Özlem” ve “hasret” sözcükleri eşanlamlı olduğu için (değişik anlamlı sözcüklermiş gibi), özdeş tümcede kullanılamaz. Bunlardan biri gereksizdir.

“Bu da beni onure etti.” (Ajda Pekkan, TRT-1, 01.02.1992)

“Onur” sözcüğü Fransızca kökenli. “Honneur” sözcüğünü, anlamını koruyup biçimini bozarak Türkçeye almışız. Anadolu’da konuşulan Rumcadan aydınlar ağzıyla dilimize geçmiş. Sözcüğün “onurlandırmak, onurlanmak, onurlu, onursal, onursuz” gibi biçimleri var. Ancak “onure etmek” diye bir kullanım, Türkçeye hiç uygun değil. “Bu da beni onurlandırdı.” tümcesi Türkçeye daha uygun değil mi? (Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İ.Z.Eyuboğlu, s.240, “ONUR” maddesi)

*



Yukarıda gösterilen (birkaç örnek dışındaki) dil yanlışlarını yapan kişiler, sıradan değil. Kimisi devlet adamı, kimisi sanatçı. Gelişme çağındaki çocuk ve gençlerin, dilimizin kurallarını tam olarak bilmeyen, etkilenmeye açık kişilerin durumunu düşünelim. Okullarda istediğiniz kadar dil yanlışları üzerinde durun. Eğer televizyonda, kitleleri etkileyebilecek konumdaki kişiler bu yanlışlıkları yapıyorlarsa, öğrencilerin de öğretmenlerin de işi güç.



Öneriler



Ses ve sinema sanatçıları ile sunucular, dili kullanmanın da kendi uğraş alanları içine girdiğini düşünerek, devlet adamları da konuşma ve demeçlerinin belgeliklere geçtiğini unutmayarak sözcük seçimine çok özen göstermelidirler.

Yabancı film çevirileri ve reklam metinleri, ilgili televizyon kurumunca, dil uzmanlarına incelettirilmelidir.

Böylece, yanlışlıkların bir bölümü ortadan kalkabilir. Ancak, köktenci çözümün ülkenin toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel gelişimine bağlı olduğu da unutulmamalıdır.

(Öğretmen Dünyası 151, Temmuz 1992)





Not: 12.10.1992 günlü Cumhuriyet gazetesinin “Ankara Havası” köşesinde (13.sayfada) bu yazının kimi bölümleri “Ah Türkçe, Vah Türkçe” başlığıyla alıntılanmıştır.

Yine bu yazıdaki örneklerden beşi, Kemal Ateş’in “Öğretemediğimiz Türkçe” yapıtında (32., 37., 57., 82., 93. sayfalarda) alıntılanmıştır.

---------
Kaynak: http://aliturkseven.blogcu.com/40televizyondaki-dil-yanlislari/11010054
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Dizilerin Türk Diline Olumsuz Etkileri" Sep 4, 2013

--Alıntıdır--


Yazan: Serpil AYDUTTU*
Mersin Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Mersin
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Özet
Kitle iletişim araçlarının ve özellikle de televizyonun ülkemizde de son derece etkili olduğunun önemli göstergelerinden biri, televizyon
dizileridir. Ülkemizde günlük ortalam
... See more
--Alıntıdır--


Yazan: Serpil AYDUTTU*
Mersin Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Mersin
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Özet
Kitle iletişim araçlarının ve özellikle de televizyonun ülkemizde de son derece etkili olduğunun önemli göstergelerinden biri, televizyon
dizileridir. Ülkemizde günlük ortalama televizyon izleme süresinin beş saate yakın olduğunu göz önünde bulundurulursa, televizyon dizilerinde
kullanılan dilin izleyicilerin konuşmaları üzerinde ne kadar etkili olabileceği görülecektir.
Özellikle televizyon kanallarında yayınlanan bazı diziler “Show TV’de yayınlanan Türk Malı dizisi, Kanal D ‘de yayınlanan Geniş
Aile dizisi ve ATV kanalında yayınlanan Avrupa Yakası dizisi” batı dillerinden sözcük ve söz kalıplarını kullanmanın yanı sıra, yüzlerce
yıl bozulmadan günümüze kadar gelmiş atasözleri, deyimleri ve söz kalıplarını bozarak ekranlara taşımakta ve bu hatalı kullanımların başta
çocuklar ve gençler olmak üzere izleyicilerin taklit etmelerine ve günlük konuşmalarda kullanmalarına neden olmaktadır.
Bu çalışmada dizilerde yer alan dilde hatalı kullanımlar gösterilecek ve bu dizilerden etkilenip doğru bir kullanımmış gibi bu hatalı
kullanımları günlük konuşmalarında yer veren kişilerin konuşmalarına da yer verilecektir. Böylece dizilerin büyük küçük herkesi etkilediği ve
bu etkilenmenin dile de olumsuz yansıdığı gösterilmeye çalışılacaktır
Anahtar Kelimeler: Kitle İletişim Araçları, Televizyon, Dizilerde Kullanılan Dil Yanlışları
Abstract
One of the important indicaters that shows mass media and especially television has highly important role in our country is the soap
operas.
If it is taken into considerotion that the duration of watching television is almost five hours per day in our country, it is obviously seen that
the language used in soap appears highly effects the language of the qudiences.
Especially some of the soap operas broadcasted on TV such as “Türk Malı on Show TV, Geniş Aile on
Kanal D, Avrupa Yakası on ATV, use the words of western languages and some patterns; morever, they change the structure of the proverbs,
idioms and patterns that couldn’t be destroyed throughout the centruries and cause the children and the youths to imitote these mistaken uses.
In this study, the mistaken uses of the language in soap aperas and the speeches of some peaple that are affected by these mistaken uses
are shown. Thus, it will be explained that these soap operas affect all the people and these effects are reflected to the language.
Key Words: Mass Media, Televitision, language mistakes on soap operas.

Kitle İletişim Aracı Olarak Televizyon
Düşüncenin anlatım ve iletimini sağlayan araçların tümüne
kitle iletişim araçları denilmektedir. Son yıllarda medya
sözcüğüyle adlandırılan bu terimi radyo, televizyon, sinema,
gazete, dergi gibi her türlü yazılı, sesli ya da görsel iletişim
aracını içerecek biçimde kullanılmaktadır. (Özdemir,1995:
57) Kitle iletişimi alanında her geçen gün artan teknolojik
değişme ve gelişmeler, kitle iletişim araçlarının yaygınlığını
ve etkinliğini pekiştirmektedir. Kitle iletişim araçları içinde
görsel ve işitsel iletilerle, izleyiciyi “okuma külfetinden”
kurtaran televizyonun ayrı bir yeri vardır. Televizyon, haber
verme/ bilgilendirme, toplumsallaştırma, sürekliliği sağlama,
harekete geçirme/ güdüleme, eğlendirme ve eğitme gibi
işlevleriyle bireylerin yaşamında önemli bir yer bulmuştur.
(Yüksel: 1994:1)
Günlük hayatın kaçınılmaz bir parçası olan televizyon
bireyleri ve de toplumları dolayısıyla etkileme yönünden
oldukça önemli bir görev üstlenmektedir. Bugün hemen hemen
her evde bir televizyon bulunmaktadır ve izlenme oranı da
oldukça yüksektir. Son yapılan araştırmalara göre; ülkemizde
günde ortalama 5 saat televizyon seyredildiği belirlenmiştir.
Türkiye bu oranla, Amerika’dan sonra dünyanın en çok
televizyon seyreden toplumu haline gelmiştir.
Televizyonun bir iletişim aracı olarak bireyler üzerinde
olumlu ve olumsuz etkileri söz konusudur. Televizyon
sadece eğlence aracı olarak ele alındığında bireylerin hoşça
vakit geçirmelerini ve boş zamanlarının değerlendirmelerini
sağlayan bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitim ve
bilgi verme aracı olarak bakıldığında ise, aile bireylerine bazı
kazanımlar sağlayabildiğini, bazen de kültürel yozlaşmalara
bozulmalara yol açabildiğini görmekteyiz.
Türkiye de geçmişi otuz yıla dayanan televizyon
sektöründe, doksanlı yılların başında özel televizyonların
da yayın hayatına girmesiyle birlikte rekabet ortamı
oluşmuştur. Özellikle pek çok özel televizyon kanalı, yüksek
seyredilirlik (reyting) elde etmek için toplumun ahlaki, sosyal
/ kültürel yapısını göz ardı eden programlar yapmıştır. Bu tür
programların başında televizyonlarda bir furya hâlini alan
Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi
International Journal of Social and Economic Sciences 1 (1): 31-34, 2011
ISSN: 2146-5843, E-ISSN: 2146-0078, www.nobel.gen.tr
32
S. Ayduttu / , 1 (1): 31-34, 2011
dizilerin etkisi büyüktür. Son zamanlarda hemen hemen bütün televizyon kanallarında yüksek seyirlilik oranına ulaşma çabası yüzünden birçok dizi, yayınlanmaktadır. Yayınlanan bu dizilerde başta çocuk ve gençler olmak üzere büyük bir kitle tarafından ilgiyle izlenmektedir. Öyle ki bu geniş kitle televizyonda yayınlanan dizilerden duydukları ve gördüklerini taklit etmekte ya da benimsemektedir. Sorun ise çoğu zaman işte tam bu noktada ortaya çıkmaktadır. Birçoğumuzun, konuşmasına ve davranışına dikkat edip örnek aldığı ve bizlerden biri haline gelen dizi kişiliklerinin konuşmalarındaki hatalar, özellikle son yıllarda toplumsal bir şikayet haline gelen yabancı sözcük kullanımları, sözcüklerin yanlış sesletimi ya da yanlış yerde kullanımı, komedi ya da dikkat çekmek adına yapılan kasıtlı dil hatalarının dilin yapısını bozması ve sınırlı sayıda söz varlığının kullanılıyor olması, televizyonun kitlesel gücü nedeniyle yanlışlarının bir süre sonra ölçünlü dilin içine sızıp dilin kirlenmesine neden olmaktadır.
Televizyon dildeki bu yanlış kullanımları öğretirken dizi kişiliklerini kullanmaktadır. Dizi kişilikleri bugün televizyon ile yaşamımıza giren ve yine televizyonun yarattığı ünlülerdir. Bu kişilerin kullandıkları her türlü ifade televizyon izleyicileri dolayısıyla da dizi izleyicileri tarafından anında kullanılmaya başlanmaktadır. (Tombul 2006, 7)
Bireylerin de günlük konuşmalarında kullanılmaya başlayan dil yanlışlarına geçmeden önce Show TV kanalında yayınlanan Türk Malı, Kanal D ‘de yayınlanan Geniş Aile ve ATV kanalında yayınlanan Avrupa Yakası dizilerinde kullanılan dil yanlışları göstermekte yarar vardır. İşte bu dil yanlışları da şu şekilde gösterilebilir:
Dizilerdeki Yanlış Dil Kullanımları
Show TV kanalında yayınlanan Türk Malı dizisi yukarıda da belirttiğimiz gibi dildeki hatalı kullanımları sıkça kullanan bir dizi olarak örnek gösterilebilir. Öyle ki RTÜRK uzmanlarınca dizide geçen pek çok sözcük, deyim, özlü söz, özel ad, unvan, yer adı, terim ve yabancı sözcüklere dair hatalı kullanımlar gösterilmiştir. İşte bu hatalı kullanım şu şekildedir:
Aritmatik: Aritmetik
Aşortman: Eşofman
Bu kadan: Bu kadar
Cöle: Jöle
Derişiklik: Değişiklik
Ezelfektan: Dezenfektan
Guzu: Kuzu
Hakketten: Hakikaten
İvet: Evet
Kopek: Köpek
Laylon: Naylon
Lehavilite: Rehabilite
Liften: Lütfen
Mikemmel: Mükemmel
Ne kadan: Ne kadar
Ötüd odası: Etüd odası
Ruhsal burhan: Ruhsal buhran
Tebrik koyuyorum: Tebrik ediyorum
Tezcüraat: Tezahürat
Tijene: Hijyen
Tikkat: Dikkat
Tonurcuk: Tomurcuk
Yiter: Yeter
Yürüşen merdiven: Yürüyen merdiven
Zaman hışımı: Zaman aşımı
Şah mart oldu: Şah mat oldu
Uzun lafın sopası: Uzun lafın kısası
Ağaç yaşken emilir: Ağaç yaşken eğilir
Ödüm cörtledi: Ödüm koptu
Ayağını organına göre uzat: Ayağını yorganına göre uzatmak
Komşu komşunun gülüne muhtaçtır: Komşu komşunun külüne muhtaçtır
Misafir girmeyen eve doktor girer: Güneş girmeyen eve doktor girer
Temizlik İran’dan gelir: Temizlik imandan gelir
İstemek başarmanın karısıdır: İstemek başarmanın yarısıdır
Kitap en iyi tosttur: Kitap en iyi dosttur
Laf olsun torba kopsun: Laf olsun torba dolsun
Yalancının mumu yansıyana kadar yanar: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
Her koyun kendi bacanağıylan basılır: Her koyun kendi bacağından asılır
Saval: Seval
Gokan: Gökhan
Hollanda’nın başkenti Paris: Amsterdam
Logoritma: Logaritma
Aynobik: Aerobik
Esperesko: Espresso
Aykut testi: IQ testi
Boy Frenk: Boy friend
Bu tür hatalı kullanımlara bir örnekte Kanal D de yayınlanan ‘Geniş Aile’ dizisinde görmekteyiz. Bu dizide de yer alan hatalı kullanımlar şu şekildedir:
Mürsel : “Bu görmüş olduğunuz arsa milattan sonra 1980 senesinde benim dedeme “my god god father” çok ucuza teklif ediliyo tamam mı ama benim denyo dedem bunu kabul etmiyo “no no no ben istemem” ne oluyo? bütün ailemizi çok mühim bi mülkten mahrum bırakıyo rahmetli”
Cevahir: “şit langzam ulvi lan napıyosun?”
Her iki konuşmada da görüldüğü üzere yabancı dillerden sözcükler kullanılmıştır.
Cevahir: Mürselcim, ben de iki ters bi dürüstüm! istersen bi tersime falan gelmeden yürü koçum!
“İki ters bir düz” şeklinde kullanılması gereken söz kalıbı “iki ters bi dürüst” şeklinde değiştirilerek hatalı kullanıma neden olmuştur.
Cevahir: Sana benim gözümle bakıcak adamın aklını kırarım lan!
Bilal: Akıl Akıldan Üstündür Genç kaç tane kırabilirsin üst üste?
Yukarıda geçen konuşmalarda da “kafa kırmak” deyimi “aklını kırmak” şeklinde değiştirilerek hatalı bir kullanıma neden olmuştur.
Sevim: Ne bu baldırı çıplaklar ulvi. Ne bu böyle ikoncan kostümleri falan. Ne işler çeviriliyo burada
Cevahir: bana bakın lan kavga etmek yok bizi dünyaya rezil etmeyin we are the world we are the children
Bu konuşmalarda da ikoncan , . we are the world we are the children. gibi yabancı sözcük hatta tümcelerin yer aldığını görmekteyiz.
33
S. Ayduttu / , 1 (1): 31-34, 2011
Ulvi: Ya aşkitom çalışıyoruz bişey yok ki, en geçerli sektöre girdik turizm, eğlence, disko
Bu konuşmada da aşkım yerine onun hatalı bir kullanımı olan “aşkitom”un kullanıldığını görmekteyiz.
Cevahir devir daim’e: “bu iki çekirdeğin arasında senin gibi bir dirhem, hiç olmamış.”
Bu konuşmada da “iki dirhem bir çekirdek” söz kalıbının iki çekirdek arasında bir dirhem şeklinde değiştirilip, yanlış kullanıldığını görmekteyiz.
Bir başka örnekte Avrupa Yakası dizisinden verilebilir. Bu dizide kullanılan belli başlı ve sıkça tekrarlanan hatalar ise şu şekilde sıralanabilir:
Ehtiyar
Ha datlum?
Yok hayır cık sanmam
Heeey geriii whats up man?
Nişantaşı’nın zengun yağuşuklusu
Veay anasini beeaa
Aslı yieavvrumm
Geaarrrriiii
Beni de alsaaaza aranızaaaaa
Baamı ağlıyon sen Çikoo
Ay bayılazam.
Anam otomatik neşe geliyi baa
Oh şeets...
Gerü zikalı....
Bağa abi de ama
Realinto
Yağuşuhlu muyum?
Alarım alarım lilililili...
I will unbelievable
Ağğ yoğğ ben sucuğuun peşindeyim!(sonra o meşhur yayık gülümseme)...
Transvesti
Dağ gibi burhan altıntop sıvı kaybından gidii
Yaaa dursun sen ileri zekalı mısın yoksa gerü zekalısın anlamadım
Silah ata ata gidiyi, mannnyakk
Mortingen şıtrayze
Makbiiile
Baa gız ayarlasaaa! gız bul baa gız bul
Ha hacııı, hacı osman
Pislük
Hep iyi insanların başına kötü şeyler geliiiy dimi çikoo
Ahmet michelle le evleniiiy
Şesut , göylü
Panik atak geliyii.
Makbile, sen ne kadar uğraşırsan uraş, yer çekimi kanunu var anliiy misin Makbile?
N’olur baa bi gıız buluun
Yaheyaa
Yoğum ben yoğum yoğum
Nişandaşının gobeğnde büle bişi yapılır mı haaaaaa nedersin Çiko
Yukarıda verilen örneklerden de görüleceği gibi hem yabancı sözcük ve tümceler, yanlış sesletimler, sözcüklerin yanlış yerde kullanımı, atasözleri, deyimler ve söz kalıplarının vs. değiştirilerek kullanıldığını görmek mümkündür. Bu hatalı kullanımlar maalesef birçok kişinin ağzına pelesenk olmuştur. Bunları özellikle çocuk ve gençlerin günlük konuşmalarında da görmek mümkündür. Bu konuşmalara şu örnekler verilebilir:
Dizide Dilde Hatalı Kullanımların Günlük Dile Yansılamaları
Aşağıda yer alan konuşmalar, ortaokul ve üniversite öğrencilerinin günlük konuşmalarından, öğrencilerin doğal ortamlarında ve izinleri dâhilinde çekilip yazıya geçilmiştir. Ayrıca öğrencilerin yaşları, eğitim durumları hakkında da bilgiler edinilmiştir.
Öğrencilerin Kişisel Bilgileri:
Aysun
Yaş: 23
Eğitim Durumu: Tarih 4. sınıf öğrencisi
Nagehan
Yaş: 24
Eğitim Durumu: İngiliz Dil Bilimi 3. sınıf öğrencisi
Aysun: Bu çocuk demek öyle birisi.
Nagehan: Yaa çok şeey yaa ööf, çook fırlama vaar yaa , çok pislük biri!
Aysun: İlgilenme boş ver. O gereksiz valla…
Öğrencilerin Kişisel Bilgileri:
Sümeyye
Yaş: 21
Eğitim Durumu: Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik 2. sınıf öğrencisi
Ahmet
Yaş: 20
Eğitim Durumu: Güzel Sanatlar Fakültesi Resim 2. sınıf öğrencisi
Sümeyye: Aaşkitoom yaa nerde kaldın yaa?
Ahmet: Yaa deme bana öyle. Doğru düzgün konuş yaa .. Gıcık alıyoom bu sözden.
Sümeyye: Ne yaa herkez kullanıyoo…
Ahmet: Yaa kullanma kullanma…
Sümeyye: Tamam yaa okey…
Öğrencilerin Kişisel Bilgileri:
Fulya
Yaş: 12
Eğitim Durumu: İlköğretim 8. sınıf öğrencisi
Tuğba
Yaş: 12
Eğitim Durumu: İlköğretim 8. sınıf öğrencisi
Fulya: Bu kadan bu kadan büyük bu kadan bu kadan bi topu nerden…
Tuğba: Bobam aldı…
Öğrencilerin Kişisel Bilgileri:
Seda
Yaş: 13
Eğitim Durumu: İlköğretim 8. sınıf öğrencisi
Aykut
Yaş: 12
Eğitim Durumu: İlköğretim 7. sınıf öğrencisi
34
S. Ayduttu / , 1 (1): 31-34, 2011
Seda: Geliyon mu dersaneye. Saat 12’de çıkacam evden etüt alcam Türkçe’den.
Aykut: Yoo yaa gelmicem . Yazılıdan 85 aldım.
Seda:Hımm…Tebrik koyuyurum.
Aykut: hehehehe…
Dil, bugün kitle iletişim araçlarının gündelik yasam içine büyük oranda girmesi ve özellikle televizyonun diziler sayesinde Türkiye’de sık izlenmesi nedeniyle eğitim kurumları ve hatta aileden önce kitle iletişim araçlarından öğrenilmektedir; böylece bireyler dillerini bu araçlardaki kullanımlara göre ayarlamaktadırlar. Nitekim yukarıda geçen konuşmalarda buna iyi bir örnek oluşturmaktadır.
SONUÇ
Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi televizyon dizilerinde deyim, atasözleri ve söz kalıplarının eksik ya da yanlış kullanma, sözcükleri yanlış sesletme, tümce düzenini bozma, konuşmada kaba ve edep dışı sözlere yer verme, yabancı sözcükleri kullanmaya özenme vb. durumlar söz konusudur.
Bu durum başta televizyon ve diğer kitle iletişim araçlarında dili doğru kullanmayı ilke edinmedikleri ve televizyon gibi görsel ve işitsel iletilerle kişileri etkileme gücü fazla olan bir kitle iletişim aracının getirdiği ağır sorumluluğun önemini yeterince farkına varmadıklarını göstermektedir. Oysa Gülizar’ın (2004) “Where are you going to Türkçe” kitabında da belirttiği gibi “bir dilin en güzel konuşulacağı yerler tiyatro sahnesi ile radyo ve televizyon yayınlarıdır.”
Dizi örneklerden de görüldüğü üzere Türkiye’de yayınları düzenleyen 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasanın 4. maddesinde yer alan Yayın İlkeleri arasında dille ilgili olarak “Türkçenin; özellikleri ve kuralları bozulmadan konuşma dili olarak kullanılması; millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak çağdaş kültür, eğitim ve bilim dili halinde gelişmesinin sağlanması.” ifadesi yayınlardaki dilin nasıl olması gerektiğini belirtse de uygulamada bu kurallara uyulmadığı ve uyulmayan bu kuralların büyük küçük herkesi olumsuz yönde etkilediği görülmektedir.
Bu çalışmada televizyon dizilerinde geçen yanlış dil kullanımlarının bireylerin günlük konuşma diline de yansıdığını ortaya koymaya çalıştık. Umarız ki bu konuya gereken hassasiyet gösterilir ve bu sorunun çözümüyle ilgili önemli adımlar atılır.
KAYNAKÇA
[1] Gülizar, Jülide (2004) Where Are You Going to Türkçe? Ankara: Sinemis yayınları: Ankara
[2] Özdemir, Emin (1995), “Kitle İletişim Araçları ve Türkçe”, Kitle İletişim Araçlarında Dil Kullanımı, Ankara: Dil Derneği
[3] Tombul Işıl (2006), Kültürel Yozlaşmanın Göstergesi Olarak Televizyonda Dilin Kullanımı: Televizyon Sunucuları Örneği, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
[4] Yüksel, N. Aysun (1994) Televizyon ve Batı Dillerinin Türk Diline Etkisi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
[5] 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Yasası.
[6] RTÜK ve TDK, “Radyo ve Televizyon Yayınlarında Türkçenin Kullanımı” Araştırması, www.rtuk.gov.tr,
[7] http://www.stratejikboyut.com/haber/dizilerin-toplum-uzerindeki-etkileri--28576.html (01.05.2011)
[8] http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/08/18/rtuk.baskani.turk.mali.dizisiyle.ilgili.elestirileri.yanitladi/587078.0/index.html (01.05.2011)
[9] http://www.zekirdek.com/forum/239862-genis-aile-dizisi-replikleri-2.html (01.05.2011)
[10] http://www.tvcapture.eu/root/avrupa-yakasi-atv/45284-aklimiza-kazinan-avrupa-yakasi-replikleri.html (01.05.2011)
[11] http://www.nikferce.com/modules.

--------
Kaynak: www.nobel.gen.tr/MakaleSayac.aspx?ID=2548

[Değişiklik saati 2013-09-04 19:49 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"TÜRKÇE’Yİ YABANCI DİL SALDIRISINDAN KORUMAK İÇİN NELER YAPILMALI? MEDYANIN GÖREVİ NEDİR Sep 5, 2013

--Alıntıdır--


Yazan: Tuba Çetinbaş
------------------------------

1. Anadilimizin Önemi

Türkçe, dünyanın en zengin dillerinden biridir. Dilimiz, günden güne gelişme göstereceğine daha çok geriye gitmektedir. Türk toplumu olarak İngilizce, Fransızca gibi dillerin, dilimizi sömürmesini görmezden gelmekteyiz. Yabancı kökenli sözcükler dilimize o kadar yerleşmiş ki onları kullandığımızın farkında bile değiliz.... See more
--Alıntıdır--


Yazan: Tuba Çetinbaş
------------------------------

1. Anadilimizin Önemi

Türkçe, dünyanın en zengin dillerinden biridir. Dilimiz, günden güne gelişme göstereceğine daha çok geriye gitmektedir. Türk toplumu olarak İngilizce, Fransızca gibi dillerin, dilimizi sömürmesini görmezden gelmekteyiz. Yabancı kökenli sözcükler dilimize o kadar yerleşmiş ki onları kullandığımızın farkında bile değiliz.

Tosun’a (2005) göre, “Dil zenginleşmesinin karşıtı, dil yoksullaşmasıdır. Dil zenginliğinin ölçütlerine bakarken bunlara verdiğimiz yanıtlar yeterli, inandırıcı ve kanıtlı değilse, bu yanıtlar olumsuzsa işte o alanda dil yoksul kalmış, gelişememiş ya da gelişmemiştir. Diller işlendikçe, yazar ve düşünürleri bu dili kullanarak, kültürlerini özümleyip dildeki yansımalarını gün ışığına çıkarmak için yapıtlar ürettikçe dil gelişir, zenginleşir. Yalnızca bir kesim aydının bu çabaya girmesi yetersizdir. Özellikle ana dilimiz konusunda torundan dedeye kadar yurttaş olan herkesin bu çaba ve özen içinde olması gerekir. Öte yandan, dilin gelişmesi, bir bakıma onun değişmesidir de diyebiliriz”(s.144-145)

İster konuşma dilinde isterse yazı dilinde olsun bir gramer, bir kural vardır. Siz herhangi bir dili veya daha fazlasını kullanıyor olabilirsiniz; ama İngilizce grameri, Türkçe'de kullanmaya kalkarsanız ya da Fransızca'daki aksanları kullanmazsanız, kelimeleriniz gerçek anlamlarını yitirirler. Ne yazık ki Türkçemiz, yanlış kullanımlar sonucu giderek bozulmaktadır. Dilimizi ve değerlerimizi korumak için topluma hitap eden herkesin, Türkçeyi doğru kullanmaya özen göstermesi gerekmektedir. (Çağlak, s.130)

Sözlü ve yazılı dilin gelişigüzel, özensiz kullanımı, dil araştırmacılarını, yazarları, eleştirmenleri, gazetecileri, radyo ve televizyon programı yapımcı ve sunucularını rahatsız etmekte ve bu durumdan şikâyet edilmektedir. Kongar (2003), “Türkiye’de son yıllarda birçok alanda yapısal değişmeler olurken, güzel Türkçemiz bozulmaya devam etti” diyerek bu olumsuzluğa işaret etmektedir.(s.11)

2. Medya ve Dil Yanlışları

Medya çok önemli bir toplumsal güçtür. İster yazılı ister görsel basında olsun, halkı bilgilendirirken ulusal bir değer olan dil de olabildiğince doğru kullanılmalıdır.

Günlük yaşamda çok sık yapılan dil yanlışlarıyla, görsel ve yazılı basında da sıkça karşılaşmaktayız.

Televizyonculuğun, gazetecilikten daha zor olduğunu kabul etmek gerekir. Canlı yayında haber aktaran televizyon muhabiri, çeşitli sebeplerle Türkçe kullanım hatası yapabilir ama gazete muhabiri için zaman daha geniştir. (İnceoğlu, 1998, s.73)

Kitle iletişim araçlarındaki dil ihmali, bugün Türkçe’nin yanlışlara sürüklenmesindeki en büyük etkenlerden biridir. Gazete ve televizyon kanallarında yanlışlar tekrar edilmekte, hatalar normalleştirilmektedir. Düzgün kullanılan bir Türkçe kimsenin dikkatini çekmezken, sorumsuzca tekrarlanan yanlışlar, geniş halk kitlelerine hızlı ve etkin bir şekilde ulaşabilmektedir. Bu da dilde yozlaşmayı meydana getirmektedir.

Türkçe için en büyük tehlike yabancı kelimelerin dilimizde daha çok yer almasıdır. Dilin kullanımında en çok yapılan yanlışlar noktalama hataları, eklerin bağlaç bağlaçların ek olarak yazılması, tamlama hataları, kısaltmaların ve yabancı sözcüklerin yanlış kullanımları diyebiliriz.
Genel Türkçe hatalarını 5 başlık altında toplamak mümkündür:
• Yabancı dillerin Türkçeye etkisi
• Mecazların deyimlerin yanlış kullanımı
• Söyleyiş (telaffuz) yanlışları
• Eş anlamlı sözcüklerin cümlede bir araya getirilmesiyle oluşan Türkçe hataları
• Genel anlatım bozuklukları.

Cumhuriyet Gazetesi’nin 18 Aralık 1992 tarihli basımındaki bir haberde “Viyanalı çiftçiler, yerel giysilerle ürettikleri şaraplarla kafaları çekiyorlar” yazmaktadır. “Yerel giysilerle” kelimesinden sonra virgül kullanılmadığı için cümlenin anlamı değişmiştir. Oysa orada virgül kullanılsaydı, çiftçilerin üstlerinde yerel giysilerle, kendi ürettikleri şarapları içtiği doğru biçimde algılanacaktı.

Bir başka örnek de 10 Aralık 1997 tarihli Tempo Dergisi’nin 41. sayfasında “Gerek redaksiyon başarıyı, gerekse estetik özellikleri...” cümlesindeki virgül gereksiz kullanılmıştır. (İnceoğlu, 1998 s. 79)

Toplumun çoğunluğunun Türkçeyi gazetelerden okuduğunu, radyo ve özellikle de televizyondan dinlediğini düşünürsek bu etkinin doğuracağı sonuçların da ne kadar önemli olduğunu tahmin edebiliriz. Dili sürekli hatalı ve bozuk kullanmaktan dolayı bazı gazete köşelerinde, dergilerde yapılan eleştirilerin gün geçtikçe artması da zaten ortada bir sorun olduğunu açıkça göstermektedir.


3. Yazılı Basında Dil Yozlaşması Örnekleri

Batı dillerinden dilimize giren sözcüklerde “x” harfi yerine yerine “ks” harfleri kullanılır. Ancak günümüzde çoğu yerde “Taksi” yerine “Taxi”, İndeks yerine “Index”, “Seks” yerine “Sex”, “Dubleks” yerine “Dublex” yazıldığını görebilmekteyiz. Türkçe alfabesinde “x” harfi olmamasına rağmen bu harf, ister yazılı basın ister görsel basın olsun karşımıza çıkabilmektedir. Aynı şekilde “w” harfi de alfabemizde olmamasına karşın yazılı ve görsel basında, “Şov” (gösteri) yerine “Show” yazılmaktadır. Örnekleri Flash Tv, Pasha Cafe (Kahvehane), olarak çoğaltmamız mümkündür.

Ayşe Köksal’ın 1. 10. 2000 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “İstanbul Sevgilisine Hasret” başlıklı yazısında, “Ersin Bey, Seçkin Yaşar’la ve Yunanlı prodüktörle konuşmayı reddediyor. Tek diyalog kurduğu kişi ben oldum.” ifadesi kullanılmıştır. Buradaki yanlışlıklardan birincisi; “Yunanlı” yerine “Yunan” yazılması gerekiyordu. İkinci yanlışlık ise, “Prodüktör” ve “Diyalog” sözcükleri yerine, Türkçe karşılıkları olan “ Yapımcı” ve “Konuşma” sözcükleri kullanılabilirdi. Ayrıca “Tek diyalog kurduğu” cümlesinde “Tek”, diyaloğun değil kişinin tamlayıcısıdır. Yani “Tek” sözcüğü yanlış yerde kullanılmıştır. Bu cümlenin doğrusu; “Ersin Bey, Seçkin Yaşar’la ve Yunan yapımcıyla konuşmayı reddediyor. İletişim kurduğu (konuştuğu) tek kişi, bendim” şeklinde yazılabilir.

Fenerbahçe Dergisinin 1. 01. 2005 tarihli 23.sayısında “…M.United maçında yaptığı hat-trick ile dev klüpler Tuncay’a kancayı taktılar.” ifadesi yer almaktadır. Burada İngilizce bir kelime olan “hat-trick” yani Türkçe karşılığı “üçleme” kelimesi kullanılmıştır. Bir diğer örnek, “Hepimiz birbirimizi replase seviyedeyiz dedi.” Burada da Türkçe karşılığı “yerine koymak” olan “replace” kelimesi kullanılmıştır. (Şahin, T. E., 2009)

Milliyet Gazetesinin 14.10.2000 tarihli baskısında 7.sayfada yayınlanan, Serdar Benli’nin “9 bin yıllık tutku” adlı haberinin alt başlığında, “Günümüzün en gözde sporlarından biri olan bowling’in izleri eski antik Mısır’a dayanıyor” yazmaktadır. Bu cümlede üç tane dil yanlışı olduğunu söylemek mümkündür. İlk yanlış, “Bowling” özel isim değildir ve ardından gelen ekten ayırmak için kesme işareti kullanılmaması gerekir. İkinci yanlış, Türk alfabesinde “w” harfi yoktur. Bu yüzden “Bowling” yazarken “w” harfi yerine “v” kullanılmalıdır. Üçüncü
yanlış ise, “Antik” dönem, Yunan uygarlığı için geçerlidir. Kaldı ki yeni Antik dönemden söz edilemeyeceğine göre iki sözcüğün birlikte kullanılması yanlıştır.

Türkçe’mizin giderek yozlaştığı bu günlerde köşe yazılarında da, özellikle İngilizce kelimelere ve kelime kalıplarına sıkça rastlamaktayız. Milliyet Gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu’nun 12.03.2011 tarihli “Home made habercilik” başlıklı köşe yazısında, Japonya’da meydana gelen deprem ve tsunami felaketiyle ilgili yorumları yer almaktadır. Yazının başlığından da anlaşılabileceği üzere “Home made” İngilizce bir kelime olup “Ev yapımı” anlamına gelmektedir. Köşe yazısında “ ‘Home made’ habercilik, dünyanın en güçlü haber ajanslarından, en iyi ekiplerine sahip haber kanallarından, en büyük bütçeli gazetelerden bile daha hızlı” şeklinde ifade vardır. Yani depremle ilgili son gelişmeleri internette insanların kendi evlerinden yayınla, anında haber verdikleri anlatılmaktadır. “Home made” kelimesi yerine “Evişi habercilik” ya da “Ev haberciliği” gibi herkesin anlayabileceği tarzda Türkçe ifadeler kullanılabilirdi.

Özellikle İngilizce kelime ve kelime kalıplarının gazete, dergi, televizyon ve internet gibi kitle iletişim araçlarında karşımıza çıkması ve halk tarafından anında benimsenmesi dilimizi gittikçe yozlaştırmaktadır.

4. Medya, Dilimizi Korumak İçin Ne Yapmalı?

Yazılı ve görsel basında çalışan kişiler öncelikle ana dilimize hakim olmalıdır. Özellikle gazeteciler, köşe yazarları, spikerler, sunucular, kamera karşısında olan kişiler düzgün bir Türkçe’yle açık, sade ve net konuşmalı, dilimizi gereksiz sözcüklerle süslememelidir. Yabancı kelimelerin Türkçe karşılıkları kullanılmalı, dilin yozlaşması önlenmeye çalışılmalıdır.

- Yabancı dizilerin konuşma metinleri, Türkçe’ye çevrilirken bu iş; Türkçe’yi iyi bilen ve doğru kullanan insanlara yaptırılmalı,
- Sunucu seçiminde doğru ve güzel Türkçe kullanmak başlıca ölçüt haline gelmeli,
- Sunuculara Türkçe’yi doğru ve güzel kullanma konusunda kurslar verilmeli,
- Kitle iletişim araçlarında hazırlanan yapımların, hazırlık aşamalarında dilin toplum için önemi göz önüne alınmalı ve bu, görev ahlakının değişmez bir unsuru olarak görülmelidir.
- RTÜK, Türkçe’nin korunması ve geliştirilmesi konusunda daha etkin görev almalıdır.
- Dizilerde ve reklamlarda bölgesel ağızlar yerine İstanbul Türkçesi esas alınmalı,
- Yabancı isim taşıyan dergi, gazete, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarına Türkçe isim taşımaları yönünde kamuoyu baskısı oluşturulmalıdır. (Özsoy, 2009)

Çamdereli’ye (2006) göre, “Yabancı kaynaklı söz kullanma ya da söyleyip özentisi içinde olan sunucuları yüceltecek tutumlardan kaçınılmalı, tersine bu tür kullanım meraklılarını kınayabilecek tedbirler alınmalıdır. Özellikle genç kuşak bu kullanımlardan çok etkileniyor ve çevresinden dışlanmak kaygısıyla çeşitli jargon ve kullanımlara ayak uydurmayı yeğliyor. Sonuçta bazı Türkçe sözcükler kullanımdan düşüyor, yerleri yabancı kaynaklı kullanımlarla dolduruluyor. Toplumsal iletişimi zaman zaman karmaşık hale getiren bu durumun önüne geçmek için gerekli tedbirler alınmalıdır”.

SONUÇ: Hızla gelişen teknolojiyle beraber kitle iletişim araçlarında da yabancı sözcük kullanımı her geçen gün artmaktadır. Gelecek nesillere, kendi değerlerini ve kültürünü korumuş, gelişmiş bir ülke bırakmak için Türkçemizi doğru kullanmayı öğrenmemiz gerekir. Yabancı dilden Türkçeye giren bir sözcük, Türkçenin seslerine ve harflerine uygun olarak yazılmalıdır. Dilimize yerleşen özellikle İngilizce kelime akınını durduracak önlemlerin alınması gerekmektedir. Kamuoyu oluşturmadaki en büyük güç olan medya da bu konudaki görevini yerine getirmelidir. Özellikle gazeteciler, köşe yazarları dil hakimiyetini sağlamlaştırmalı, hem dilsel yanlışlardan kaçınmalı hem de dil yozlaşmasını engellemelidir. Dil bireylerin değil, toplumun ortak malıdır.



KAYNAKÇA:

BENLİ, Serdar, (2000), “9 bin yıllık tutku”. S.7, Milliyet Gazetesi, http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/2000/10/14 - 12.03.2011, 17:09

ÇAĞLAK, Engin, Kitle İletişim Araçlarında Türkçe’nin Yanlış Kullanımı. İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, E-dergi: http://www.iticu.edu.tr/kutuphane/dergi/d4/m00056.pdf - 11.03.2011
ÇAMDERELİ, Mete, (2006), “Medyanın Dilsel Etik Sorumluluğu”. kilad (Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Dergisi)
http://www.siyasaliletisim.org/pdf/medyanindilseletiksorumlulugu.pdf - 14.03.2011, 20:41

KONGAR, Emre (2003), Yozlaşan Medya Yozlaşan Türkçe, İstanbul: Remzi Kitabevi.

İNCEOGLU, Yasemin, (1998), Medya ve Toplum. Der Yayınları, İstanbul

KÖKSAL, Ayşe, “İstanbul Sevgilisine Hasret”. Cumhuriyet Gazetesi , 1.10.2000

ÖZSOY, Osman, “Televizyon Bir Hayal Alemi Oluşturuyor”. 2009, http://www.habername.com/haber/televizyon--21216.htm - 13.03.2011, 19:50

SEMERCİOĞLU, Cengiz, Home made habercilik. s.3, Milliyet Gazetesi, 12.03.2011

ŞAHİN, T, Eylem, Türk Dilindeki İngilizce Kelimeler. Yüksek Lisans Tezi, Edirne, 2009
http://193.255.140.18/Tez/0077144/METIN.pdf - 11.03.2011, 17:59

TOSUN, Cengiz, “Dil Zenginliği, Yozlaşma ve Türkçe”. Journal of Language and Linguistic Studies, Sayı.1, No.2, Ocak 2005

http://www.dilimiz.gen.tr/kullanim/basin.html - 12.03.2011, 18:22


=========
Kaynak: http://www.belgeler.com/blg/2rm7/turkce-yi-yabanci-dil-saldirisindan-korumak-icin-neler-yapilmali-medyanin-gorevi-nedir
=========


[Değişiklik saati 2013-09-06 08:20 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Sözcüklerin Yanlış Yerde Kullanımı" Sep 5, 2013

--Alıntıdır---


Sözcükler, cümlede olmaları gereken yerde değilse, anlam karışıklığı ve anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

Sözcüklerin cümledeki sözdizimine uygun kullanılmaması anlatım bozukluğu nedenidir.

Fiilin başında zarf olarak kullanılması gereken bir sözcük isimden önce yer almışsa anlatım bozukluğu doğar.


Tatil günlerinde benim bomboş evde oturduğumu sanmayın." Bu cümlede "bomboş"
... See more
--Alıntıdır---


Sözcükler, cümlede olmaları gereken yerde değilse, anlam karışıklığı ve anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

Sözcüklerin cümledeki sözdizimine uygun kullanılmaması anlatım bozukluğu nedenidir.

Fiilin başında zarf olarak kullanılması gereken bir sözcük isimden önce yer almışsa anlatım bozukluğu doğar.


Tatil günlerinde benim bomboş evde oturduğumu sanmayın." Bu cümlede "bomboş" sözcüğü evin sıfatı olmuştur; söylenmek istenen ise "bomboş oturmak"tır.



En az halkın desteğini alan grup iktidara gelmiş.

Her kapıdan girene dikkatle bakıyordu.

İzinsiz dersten çıkanlara çok kızardı. (Ders izinsiz olmaz, çıkmak izinsiz olabilir.)


Bu konular, sizin çok başınızı ağrıtacağa benziyor.



"Bütün gün izlediğim filmin etkisinden kurtulamadım." Bu cümleye göre, konuşan kişi gün boyunca film izlemiştir. Fakat anlatmak istediği "izlediği filmin etkisinden bütün gün (gün boyunca) kurtulamadığadır.
"Bütün gün" sözü yüklemden (kurtulamadım) önce gelirse, anlatım bozukluğu giderilir.



"İlk aklıma gelen ismi söyleyiverdim." "ilk" sözcüğü, "akıl" sözcüğünün sıfatı olmuş; "ismi" sözcüğünün sıfatı olarak kullanılması gerekirdi. "Aklıma gelen ilk ismi söyleyiverdim."



“A'dan Z'ye konunun uzmanları tarafından hazırlanan sınavlar, ücretsiz öğrencilere dağıtılacak.” Oldukça sorunlu bir cümle. "A'dan Z'ye konunun uzmanları" sözünden ne anlaşılacak? Herhalde şöyle söylenmek isteniyor: "Konunun uzmanları tarafından A'dan Z'ye hazırlanan sınavlar..."

Bir de "ücretsiz öğrenci" var; herhalde burslu öğrencilerden söz edilmiyor. Sınavlar ücretsiz dağıtılacak.
"... sınavlar öğrencilere ücretsiz dağıtılacak." olmalı. Peki bu oldu mu? Hayır olmadı; bu cümlede "ücretsiz" yerine "parasız" sözcüğü kullanılmalıydı.

Aşağıdaki cümlelerde de sözcüklerin yanlış yerde kullanımından kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır.

Bütün uyarılara rağmen bazıları alkollü araba kullanmayı sürdürüyor. Alkolle çalışan araba varmış (!)



Uykusuz yola çıkmak hiç de akıllıca değil.



Biz yeni eve gelmiştik ki misafirler de arkamızdan içeri girdi.



Gazetemiz, her pazar vereceği eklerle, herkesi ücretsiz üniversite sınavına hazırlayacak. Üniversite sınavı ücretsiz değil, sınav ücretini ödeyeceksiniz.



"Bu küçük, bir hafta yapayalnız evde kalmış."



"Her ÖSS'ye giren öğrenci bu sıkıntıları yaşar."



"İzinsiz çalışma salonlarına girmeyin."



"Eğitimsiz personel, sizin çok işinizi yavaşlatacak."


* * * Belirtisiz ad tamlaması durumundaki makam ve unvanların başına getirilen "eski, yeni" gibi sıfatlarla oluşturulan tamlamalarda bu yanlışlık yoktur.

"Devlet bakanı" sözü bir belirtisiz ad tamlamasıdır. Belirtisiz ad tamlamaları aralarına sözcük alamayacak yapılardır, bu tamlamalar bir kavramı karşılar.

Eski devlet bakanı

Bu tamlamada eski olan "devlet" değil, "devlet bakanı"dır.

Nasıl "taze köy ekmeği" yerine "köy taze ekmeği" denmezse "yeni belediye başkanı" yerine "belediye yeni başkanı" da denmez.

"Eski sınıf başkanı, yüksek makine mühendisi, fıstıklı ev baklavası, taze Trabzon ekmeği..." gibi kullanımlar doğrudur.


Örnek Soru:

Alınan bu karar, savaşta askerin daha çok ölmesine yol açtı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?

A) "bu" sözcüğü atılarak
B) "daha çok" sözü "askerin" sözcüğünden önce kullanılarak
C) "yol açtı" sözü yerine "neden oldu" sözü getirilerek
D) "alınan" sözcüğü atılarak
E) "savaşta" sözcüğü "askerin" sözcüğünden sonra kullanılarak

Yanıt: B



---------
Kaynak: http://www.edebiyatforum.com/anlatim-bozukluklari-konu-anlatimi/sozcuklerin-yanlis-yerde-kullanimi.html
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Anlatım Türleri ve Özellikleri" Sep 6, 2013

--Alıntıdır--


TARTIŞMACI ANLATIM

Özellikleri

1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
3.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
4.Gereksiz ifadelere yer verilmez.
5.Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
6.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
7.Savunulan ve karşı çı
... See more
--Alıntıdır--


TARTIŞMACI ANLATIM

Özellikleri

1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
3.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
4.Gereksiz ifadelere yer verilmez.
5.Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
6.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
7.Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
8.İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir.
9.Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi türlerde kullanılır.
10.Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir.
11.Eleştirici bir bakış açısıyla yazılırlar. Anlatım tarzı sohbete varabilir.
12.İhtimal bildirmeyen, kesin, kanıtlanmış bilgiler kullanılır.


SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIMLA OLUŞTURULMUŞ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ

1.Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır.
2.Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır.
3.Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir.
4.Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir.
5.Vurgu ve tonlama önemlidir.
6.Hikâye Roman Tiyatro, Mülakat, Röportaj, Monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir.
7.Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir.
8.Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir.
9.Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır.


ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM

ÖZELLİKLERİ

1.Olay, kişi, mekân ve zaman ortak ögeleridir.
2.Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir.(Anlatıcı olay kahramanlarından biridir)
3.Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
4.Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir.
5.Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir.(Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır
6. Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
7.Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
8.Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
9.Yaşanmış olaylarda olay zincir, kurgulanmış olaylarda olay zinciri vardır.
10. 3.Şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
11. Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
12.Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir.
13.Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.


ÖĞRETİCİ ANLATIM

1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4.Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5.Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6.Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12.Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
13.Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.


MİZAHİ ANLATIM

Özellikleri

1.Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir.
2.Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir.
3.Mizahi unsurlarda gerçekten sapma vardır.
4.Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından yararlanılabilir.
5.Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir.
6. Roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme gibi türlerde kullanılır.
7.Mizahi anlatımlarda dil bir olayı anlatmak için kullanılır.(sanatsal, edebi işlevlerde kull.)
Anlatım türleri Ortak özellikleri Farklı özellikleri
Öğretici metinler —Dil göndergesel işlevde kullanılır.
—Kelimeler gerçek anlamda kullanılır.
—Amaç bilgi, vermektir.
—Tanımlama, açıklama ve örneklendirmeden yararlanılır.
—Kesin, açık ve anlaşılır ifadelere yer verilir.
—Sade, gösterişsiz bir dil kullanılır. Öğretici metinlerde okuyucunun gerekli bilgi birikimine sahip olması gerekir.
Açıklayıcı metinler
Tartışmacı metinler Tartışmacı anlatımda iki farklı bakış açısının olduğu konular işlenir.
Kanıtlayıcı metinler Kanıtlayıcı anlatımda kendi görüşünü kabul ettirme amaçlanır.


KANITLAYICI ANLATIM

Özellikleri

1.İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir.
2.Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir.
3.Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grupları ve cümleler tekrar edilir.
4. Konuşmacı ve yazar üzerinde durduğu konuyu aydınlatmak ve düşüncelerini kabul ettirmek için örneklere başvurur.
5.Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine müracaat eder.
6.Kelimeler ve kelime grupları gerçek anlamında kullanılır.
7.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
8. ”Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma “ gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır.
9.Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri önemlidir.


GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM

Gelecekten söz eden anlatımın kullanıldığı metin türleri: roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme

Gelecekten söz eden metinlerin ortak özellikleri:
1. Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur.
2. Gelecekten söz eder.
3. Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir.
4. Olandan çok olması istenilen anlatılır.
5. Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler(ÜTOPYA) anlatılır.
6. Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır.


“Gelecekten söz eden anlatım” ile “Düşsel anlatım” arasındaki benzerlik ve farklılıklar: Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir. Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur. Gelecekten söz eden anlatımda ise gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır. (Bakınız dil ve anlatım kitabı sayfa 183 “Ütopya” ve “İklim Değişikliği” başlıklı metinler.)


EMREDİCİ ANLATIM

Özellikleri

1.Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
2.Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadeler yer verilir.
3.Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır.
4.Cümlelerde fiiller hakimdir.
5.Uyulması beklenen bir üslubu vardır.(Zorlama anlamı vardır)
6.Sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır.
7.Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları emredici anlatıma örnek verilebilir.


DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM

Düşsel Anlatımın Özellikleri

1.D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.
2.Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir.
3.Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
4.Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
5.Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok kullanılır.
6.Daha çok di’ li veya miş’li geçmiş zaman kipi kullanılır.
Örnekler: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Gora, E.T,Yıldız Savaşları

Düşsel anlatımla; Düşsel olmayan metinlerin benzer ve Farklı yönleri:

Benzerlikleri:Her iki anlatımda da yapıyı meydana getiren ögeler (kişi,zaman,mekan,ve olay örgüsü)aynıdır.

Farklılıkları

1.Düşsel anlatımda: D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip,hayal ürünüdür.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Konu yaşanmış ya da yaşanabilir olmalıdır. Günlük yaşama ait unsurlar konu olabilir.

2. Düşsel anlatımda: Tema hayali unsurlardan oluşur
Düşsel Olmayan Anlatımda: Tema konuyla ilgili olarak günlük yaşama ait, yaşanabilir özelliktedir.

3. Düşsel anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. Bazen zaman ötesi nitelikler taşır.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine sahiptir.

4. Düşsel anlatımda: Mekân olağanüstü, düşsel ögelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Mekân, olağanüstü düşsel ögelerden uzak sıradan, günlük yaşamda karşılaşacağımız mekânlardır.

5. Düşsel anlatımda: Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Kişiler gerçekte olabilecek, sıradan, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz kişilerdir.

Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 176(“Bitmeyecek Öykü” ,”Ağrı Dağı”), 177 (Dünyalar Savaşı) adlı metinler


BETİMLEYİCİ ANLATIM

ÖZELLİKLERİ

1.Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.
2.kişinin iç dünyasını anlatan betimlemelere tahlil(ruhsal portre) denir.
3.Kişinin dış görünüşünü anlatan betimlemelere simgesel betimleme denir.
4.Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, Şiir gibi türlerde kullanılır.
5.Kelimenin yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir.


Sanatsal Betimleme
1.İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
2.Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
3.Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
4.Amaç sanat yapmaktır.
Örnek metinler:s.91-92”İnce Memed” ve “Çarşı”

Açıklayıcı Betimleme
1.Bilgi vermek amacıyla yazılır.
2.Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
3. Ayrıntılar objektif (olduğu gibi)olarak verilir.
4.Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
5. Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
6.Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
Örnek metinler: s.92”Akdeniz Bölgesi”


COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM

Özellikleri

1.Lirik anlatımda dil “heyecana bağlı işlev”de kullanılır.
2.Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiir, roman, hikâye, tiyatro türlerinde kullanılır.
3.Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici anlatımda kişi, durum ve varlıkların betimlenmesi; lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır.
4. Coşku ve heyecana bağlı anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
5.Öyküleyici anlatımlarda olay ve durumlar anlatılırken duygusal düşünceler katılmaz. Coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır.


DESTANSI(EPİK)ANLATIM

Özellikleri

1.Olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır.
2.Destan türünün yiğitçe havası vardır.
3.Yapıp etmeler yani fiiller ön plandadır.
4.Tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir.
5.Etkileyici bir özellik taşır.
6.Sürekli hareket vardır.
7.Kelimeler mecaz ve yan anlamlarda kullanılabilirler.
8 Şiir, destan roman, hikâye, tiyatro, destansı anlatımın kullanıldığı türlerdir.
9.Anlatımda abartıya yer verilebilir.
10.Sanatlı bir dil kullanılır.


ÖĞRETİCİ METİNLER, AÇIKLAYICI METİNLER, TARTIŞMACI METİNLER, KANITLAYICI METİNLER’İN BENZER VE FARKLI YÖNLERİ


Anlatım türleri Ortak özellikleri Farklı özellikleri
Öğretici metinler —Dil göndergesel işlevde kullanılır.

—Kelimeler gerçek anlamda kullanılır.

—Amaç bilgi, vermektir.

—Tanımlama, açıklama ve örneklendirmeden yararlanılır.

—Kesin, açık ve anlaşılır ifadelere yer verilir.

—Sade, gösterişsiz bir dil kullanılır. Öğretici metinlerde okuyucunun gerekli bilgi birikimine sahip olması gerekir.
Açıklayıcı metinler
Tartışmacı metinler Tartışmacı anlatımda iki farklı bakış açısının olduğu konular işlenir.
Kanıtlayıcı metinler Kanıtlayıcı anlatımda kendi görüşünü kabul ettirme amaçlanır.


AÇIKLAYICI ANLATIM

Özellikleri:

1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.İfadeler kesin ve açıktır.
3.Kelimeler genelde gerçek(temel)anlamlarıyla kullanılırlar.
4.”Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma ,örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma “ gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır.
5. Yazarın amacı okuyucuyu bilgilendirmektir.
6.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
7.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
8.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
9.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
10.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.


---------
Kaynak: http://www.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/forum/dil_ve_anlatim/anlatim_turleri_ve_ozellikleri-t9943.0.html


[Değişiklik saati 2013-09-06 20:25 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Yapısal Anlatım Bozuklukları" Sep 6, 2013

--Alıntıdır--



Bu tür bozukluklar, cümlelerde, dilbilgisi kurallarına uymamaktan kaynaklanır. Bu bozukluklar genellikle; cümle öğeleri, cümle çeşitleri, eylem çatısı, tamlamalar ve ekler konusunu ilgilendirdiğinden, bu soruları çözebilmek için özellikle bu konular çok iyi bilinmelidir. Şimdi bu bozuklukları maddeler halinde inceleyelim.


1. Özne – Yüklem Uyuşmazlığı
=====================

Cümlede,
... See more
--Alıntıdır--



Bu tür bozukluklar, cümlelerde, dilbilgisi kurallarına uymamaktan kaynaklanır. Bu bozukluklar genellikle; cümle öğeleri, cümle çeşitleri, eylem çatısı, tamlamalar ve ekler konusunu ilgilendirdiğinden, bu soruları çözebilmek için özellikle bu konular çok iyi bilinmelidir. Şimdi bu bozuklukları maddeler halinde inceleyelim.


1. Özne – Yüklem Uyuşmazlığı
=====================

Cümlede, özne ve yüklemin çeşitli yönlerden uyum içinde olmaması, özne-yüklem uyuşmazlığına yol açar. Bunu üç başlıkta inceleyebiliriz:

a. Tekillik – Çoğulluk Bakımından

Bir cümlede; öznenin, tekil veya çoğul olmasına göre, yüklemin de tekil ya da çoğul olması belli kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara uyulmadığında özne-yüklem uyuşmazlığı ortaya çıkar. Bu kuralları şöyle sıralayabiliriz:

Öznenin tekil olduğu cümlelerde, yüklem tekil olur.

Müdür bey, öğrencilere bir şeyler anlatıyor.
Çocuk, annesine doğru koşuyor.
Güneş, tepelerin ardından yükseldi.
Kedi, sobanın yanında yumakla oynuyor.
Öznenin insandan oluştuğu ve çoğul olduğu cümlelerde, yüklem tekil ya da çoğul olabilir.

Yolcular, durakta otobüs bekliyor. (doğru)
Yolcular, durakta otobüs bekliyorlar. (doğru)
Öznenin insan dışında bir varlıktan oluştuğu ve çoğul olduğu cümlelerde, yüklem tekil olur.

Yapraklar, birer birer sararıyor. (doğru)
Yapraklar, birer birer sararıyorlar. (yanlış)
Martılar, vapurun etrafında uçuşuyor. (doğru)
Martılar, vapurun etrafında uçuşuyorlar. (yanlış)
Sıfatlar, çekim eki aldığında adlaşır. (doğru)
Sıfatlar, çekim eki aldığında adlaşırlar. (yanlış)
Öznenin çoğul eki almadığı; ama anlamca çoğul olduğu cümlelerde, yüklem tekil olur.

Herkes, salonda seni bekliyor. (doğru)
Herkes, salonda seni bekliyorlar. (yanlış)
Yüzlerce kişi konsere katıldı. (doğru)
Yüzlerce kişi konsere katıldılar. (yanlış)
İnsanların çoğu burayı bilmez. (doğru)
İnsanların çoğu burayı bilmezler. (yanlış)
b. Kişi Bakımından

Bir cümlede; öznenin, farklı kişilerden oluşmasına göre, yüklemin hangi kişi ekini alması gerektiği belli kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara uyulmadığında özne-yüklem uyuşmazlığı ortaya çıkar. Bu kuralları şöyle sıralayabiliriz:

Özne grubunda; birinci kişinin (ben-biz) yanında, ikinci (sen-siz) veya üçüncü kişi (o-onlar) varsa yüklem, “birinci çoğul kişi (biz)” olur.

Burayı sen ve ben, akşama kadar temizleriz. (doğru)
Burayı sen ve ben, akşama kadar temizlerim. (yanlış)
Ben ve annem, teyzeme uğrayacağız. (doğru)
Ben ve annem, teyzeme uğrayacak. (yanlış)
Çocuklar ve ben, seni burada bekledik. (doğru)
Çocuklar ve ben, seni burada bekledim. (yanlış)
Siz de, ben de yarınki provaya katılacağız. (doğru)
Siz de, ben de yarınki provaya katılacağım. (yanlış)
Biz ve sen, bugün okulda nöbetçiyiz. (doğru)
Biz ve sen, bugün okulda nöbetçisin. (yanlış)
Biz ve siz, hafta sonu pikniğe gideceğiz. (doğru)
Biz ve siz, hafta sonu pikniğe gideceksiniz. (yanlış)
Hem biz hem de o, bu şehri çok sevdik. (doğru)
Hem biz hem de o, bu şehri çok sevdi. (yanlış)
Amcamlar ve biz, buraya tekrar geleceğiz. (doğru)
Amcamlar ve biz, buraya tekrar gelecekler. (yanlış)
Özne grubunda ikinci kişinin (sen-siz) yanında, üçüncü kişi (o-onlar) varsa yüklem, “ikinci çoğul kişi (siz)” olur.

Sen ve arkadaşın, hemen yanıma gelin. (doğru)
Sen ve arkadaşın, hemen yanıma gelsin. (yanlış)
Çocuklar ve sen, sinemaya gidersiniz. (doğru)
Çocuklar ve sen, sinemaya gidersin. (yanlış)
Siz ve Yusuf, burada beni bekleyin. (doğru)
Siz ve Yusuf, burada beni beklesin. (yanlış)
Siz ve ayaktakiler, çabuk dışarı çıkın. (doğru)
Siz ve ayaktakiler, çabuk dışarı çıksınlar. (yanlış)
Özne grubunda birden çok üçüncü kişi (o-onlar) varsa yüklem, “üçüncü tekil (o) veya üçüncü çoğul kişi (onlar)” olur.

Ahmet ve Mehmet, şarkı söylüyor. (doğru)
Ahmet ve Mehmet, şarkı söylüyorlar. (doğru)
Konuşanlar ve o, bir an önce sussun. (doğru)
Konuşanlar ve o. bir an önce sussunlar. (doğru)
Onlar ve şunlar, sınava girmemiş. (doğru)
Onlar ve şunlar, sınava girmemişler (doğru)
c. Olumluluk – Olumsuzluk Bakımından

Türkçede bazı öznelerin yüklemleri, mutlaka olumsuz olmak durumundadır. Bu özneler; “hiçbiri, hiç kimse, kimse’ gibi sözcüklerle oluşturulur.

İçeride kimse yoktu.
Sınıfta hiç kimse konuşmuyordu.
Çocukların hiçbiri yemek yememiş.
Bu cümlelerde altı çizili öznelerin yüklemlerinin olumsuz olduğunu görüyoruz. Bu öznelerin olumlu yüklem alması olanaksızdır. Yani bu özneler “…kimse vardı”, “…hiç kimse konuşuyordu”, “…hiçbiri yemek yemiş” şeklinde olumlu yüklemler alamaz.

Sınıfta herkes konuşuyor; bir türlü susmuyor.

Bu cümlede, “konuşuyor” yükleminin öznesi “herkes” sözcüğüdür. Ancak “susmuyor” yükleminin öznesi söylenmemiştir, bu nedenle birinci yüklemin öznesi herkes”, ikinci yüklemin ortak öznesi kabul edilir. Fakat ikinci yüklem (susmuyor) olumsuz olduğu için, birinci yüklemin öznesi “herkesle uyuşmamıştır. Dolayısıyla bu yükleme olumsuz bir özne getirilmelidir. Yani cümle, “Sınıfta herkes konuşuyor; hiç kimse bir türlü susmuyor.” şeklinde düzeltilebilir.

Dostlarımın hiçbiri bana inanmıyor; beni suçluyor.

Bu cümlede, “İnanmıyor” yükleminin öznesi “hiçbiri” sözcüğüdür. Ancak “suçluyor” yükleminin öznesi söylenmemiştir, bu nedenle birinci yüklemin öznesi “hiçbiri”, ikinci yüklemin de öznesi olur. Fakat ikinci yüklem (suçluyor) olumlu olduğu için, birinci yüklemin öznesi “hiçbiri”yle uyuşmamıştır. Dolayısıyla bu yükleme olumlu bir özne getirilmelidir. Yani cümle, “Dostlarımın hiçbiri bana inanmıyor; hepsi beni suçluyor.” şeklinde düzeltilebilir.


2. Özne Eksikliği
============

Sıralı, bağlı ya da bileşik cümlelerde, farklı yüklemlerin aynı özneye bağlanmasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

Bu toplantıda, herkesin görüşü alınmalı ve rahatlıkla konuşabilmeli.

Bu cümlede, alınmalı” yükleminin öznesi, “herkesin görüşü” sözüdür. Cümlenin ikinci yüklemi olan “konuşabilmeli” yükleminin öznesinin söylenmemesi “herkesin görüşü” sözünün, ikinci yüklemin de öznesi gibi anlaşılmasına yol açmıştır. Bu yüzden ikinci yükleme “herkes” öznesi getirilmelidir. Yani cümle, “Bu toplantıda, herkesin görüşü alınmalı ve herkes rahatlıkla konuşabilmeli.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, özne eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Yazın dünyasında her zaman, şiirin öldüğü söylenir, oysa her dönemde canlılığını korumuştur.
Yazın dünyasında her zaman, şiirin öldüğü söylenir, oysa şiir her dönemde canlılığını korumuştur.
Okul inşaatı kısa sürede tamamlandı ve büyük bir törenle hizmete açıldı.
Okul inşaatı kısa sürede tamamlandı ve okul büyük bir törenle hizmete açıldı.
Otobüsün lastiği patladığı için, yarım saat sonra hareket edecekmiş.
Otobüsün lastiği patladığı için, otobüs yarım saat sonra hareket edecekmiş.
Balıkçıların sesi, sert esen rüzgâra karışıyor, birbirlerini duyamıyorlardı.
Balıkçıların sesi, sert esen rüzgâra karışıyor, balıkçılar birbirlerini duyamıyorlardı.


3. Nesne Eksikliği
=============

Sıralı, bağlı ya da bileşik cümlelerde, nesne alması gereken yüklemlerin; nesne almamasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

Kitaplarına gözü gibi bakar, kimseye vermezdi.

Bu cümlede, “vermezdi” eylemi geçişli bir eylem olduğu halde, nesnesinin olmaması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Yani I. cümlecikteki “kitaplar” sözcüğü “vermezdi” eyleminin nesnesi olarak söylenmesi gerekirken söylenmemiştir. Dolayısıyla cümle, “Kitaplarına gözü gibi bakar, kitaplarını kimseye vermezdi.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, nesne eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Ünlü sanatçı, günlüğüne, İstanbul’a bir sonbahar akşamı gittiğini ve çok beğendiğini yazmış.
Ünlü sanatçı, günlüğüne, İstanbul’a bir sonbahar akşamı gittiğini ve İstanbul’u çok beğendiğini yazmış.
Yapıtlarında yaşama ışık tutan sanatçı, gerçekçi bir yaklaşımla ve yalın bir dille oluşturuyor.
Yapıtlarında yaşama ışık tutan sanatçı, yapıtlarını gerçekçi bir yaklaşımla ve yalın bir dille oluşturuyor.
Çocuk, okuduğu romandan çok etkilendiğini ve bir daha okuyacağını söyledi.
Çocuk, okuduğu romandan çok etkilendiğini ve romanı bir daha okuyacağını söyledi.
Annesinden ayrı kalmaya dayanamaz, bir yere gitse sık sık telefonla arardı.
Annesinden ayrı kalmaya dayanamaz, bir yere gitse onu sık sık telefonla arardı.
Kardeşlerinden uzun süre ayrı kalmış, çok özlemişti.
Kardeşlerinden uzun süre ayrı kalmış, onları çok özlemişti.

4. Tümleç Eksikliği
=============

Sıralı, bağlı ya da bileşik cümlelerde, tümleç alması gereken yüklemlerin; tümleç almamasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

Çevresindeki insanları çok sever, hep yardımcı olurdu.

Bu cümlede, “sever” yükleminin nesnesi olan “Çevresindeki insanları” sözündeki “insanlar” sözcüğü “yardımcı olurdu” yükleminin dolaylı tümleci olarak söylenmesi gerektiği halde söylenmemiştir. Bu durum dolaylı tümleç eksikliğine yol açmıştır. Dolayısıyla bu cümle, “yardımcı olurdu” yüklemine “onlara” ya da “çevresindeki insanlara” dolaylı tümleci getirilerek: “Çevresindeki insanları çok sever, onlara hep yardımcı olurdu.” şeklinde düzeltilmelidir.

Öğrencilerine arkadaşça davranır, çok iyi iletişim kurardı.

Bu cümlede, “davranır” yükleminin dolaylı tümleci olan “Öğrencilerine” sözcüğü “iletişim kurardı” yükleminin ilgeç tümleci olarak söylenmesi gerektiği halde söylenmemiştir. Bu durum ilgeç tümleci eksikliğine yol açmıştır. Dolayısıyla bu cümle, “iletişim kurardı” yüklemine “onlarla” ya da “öğrencileriyle” ilgeç tümleci getirilerek: “Öğrencilerine arkadaşça davranır, onlarla çok iyi iletişim kurardı.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, tümleç eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Güvenlik nedeniyle yarın akşama kadar bu sokağa giriş ve çıkışlar yasaklanmıştır.
Güvenlik nedeniyle yarın akşama kadar bu sokağa giriş ve bu sokaktan çıkışlar yasaklanmıştır.
Dedem, çocukları çok sevdiği halde, çok yaşlandığı için artık baş edemiyordu.
Dedem, çocukları çok sevdiği halde, çok yaşlandığı için artık onlarla baş edemiyordu.
Kampanyamıza katkılarınızdan dolayı sizi kutluyor ve başarılar diliyorum.
Kampanyamıza katkılarınızdan dolayı sizi kutluyor ve size başarılar diliyorum.


5. Yüklem, Ekeylem ve Eylemsi Eksikliği
===========================

Sıralı, bağlı ve bileşik cümlelerde, farklı yüklemlere bağlanması gereken öğelerin; aynı yükleme, ekeyleme, eylemsiye bağlanmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarıdır.

İhtiyar adam, paraya ihtiyacı olduğunu, bizden kendisine yardımcı olmamızı istedi.

Bu cümlede, iki ayrı yargının, (paraya ihtiyacı olduğunu, bizden kendisine yardımcı olmamızı) aynı yükleme (istedi) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla birinci yargıya (paraya ihtiyacı olduğunu) uygun olan yüklem (söyledi) getirilerek cümle, “İhtiyar adam, paraya ihtiyacı olduğunu söyledi, bizden kendisine yardımcı olmamızı istedi.” şeklinde düzeltilmelidir.

Arkadaşlarla önce yemek, ardından çay içtik.

Bu cümlede, iki ayrı öğenin, (yemek, çay) aynı yükleme (içtik) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla birinci öğeye (yemek) uygun olan yüklem (yedik) getirilerek cümle, “Arkadaşlarla önce yemek yedik, ardından çay içtik.” şeklinde düzeltilmelidir.

Yeni aldığımız ev, şehir merkezine çok yakın, üstelik dediğiniz kadar pahalı değildi.

Bu cümlede, iki ayrı yargının, (şehir merkezine çok yakın, dediğiniz kadar pahalı) aynı ekeyleme (değildi) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla birinci yargıya (şehir merkezine çok yakın) uygun olan ekeylem (idi) getirilerek cümle, “Yeni aldığımız ev, şehir merkezine çok yakındı, üstelik dediğiniz kadar pahalı değildi.” şeklinde düzeltilmelidir.

Yarınki sınavdan sonra kimin çalışkan, kimin çalışkan olmadığı ortaya çıkacak.

Bu cümlede, iki ayrı yargının, (kimin çalışkan, kimin çalışkan) aynı eylemsiye (olmadığı) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla birinci yargıya (kimin çalışkan) uygun olan eylemsi (olduğu) getirilerek cümle, “Yarınki sınavdan sonra kimin çalışkan olduğu, kimin çalışkan olmadığı ortaya çıkacak.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, yüklem, ekeylem ve eylemsi eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Babaannem, kitap okumayı çok; televizyon seyretmeyi hiç sevmezdi.
Babaannem, kitap okumayı çok severdi; televizyon seyretmeyi hiç sevmezdi.
Yarışmamıza katılmak için birçok seyircimiz televizyonumuza telefon veya mektup gönderdi.
Yarışmamıza katılmak için birçok seyircimiz televizyonumuza telefon etti veya mektup gönderdi.
Bu akşam teyzemler bize, yarın akşam da biz teyzemlere gideceğiz.
Bu akşam teyzemler bize gelecek, yarın akşam da biz teyzemlere gideceğiz.
Biz odada ders çalışıyor, kardeşim de salonda çizgi film seyrediyordu.
Biz odada ders çalışıyorduk, kardeşim de salonda çizgi film seyrediyordu.
Sınavdaki sorular oldukça kolay; fakat verilen süre yeterli değildi.
Sınavdaki sorular oldukça kolaydı: fakat verilen süre yeterli değildi.
Yarınki törende herkes siyah kravat ve beyaz gömlek giymek zorundaymış.
Yarınki törende herkes siyah kravat takmak ve beyaz gömlek giymek zorundaymış.
Dün gece şiddetli fırtına ve yağmur yağdığı için birçok ağaç devrilmiş, yollar kapanmıştı.
Dün gece şiddetli fırtına çıktığı ve yağmur yağdığı için birçok ağaç devrilmiş, yollar kapanmıştı.
Gezi programını, yola çıkmadan önce mi, yoksa sonra mı görüşelim?
Gezi programını, yola çıkmadan önce mi, yoksa çıktıktan sonra mı görüşelim?


6. Tamlama Yanlışlığı
===============

Farklı tamlananlara bağlanması gereken farklı tamlayanların aynı tamlanana bağlanmasından, bir de tamlayanın ya da tamlananın eksik olmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarıdır.

Toplumu oluşturan bireylerin sanat ve kültürel yönden gelişmesinde sanatçının yadsınamaz bir yeri vardır.

Bu cümlede, “sanat” ve “kültürel” tamlayanları “yönden” tamlananına bağlanmıştır, “sanat” sözcüğü ad, “kültürel” sözcüğü sıfat olduğundan, bu sözcüklerin aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla “sanat” sözcüğünün “yönünden” tamlananına bağlanması gerekmektedir. Cümle, “Toplumu oluşturan bireylerin sanat yönünden ve kültürel yönden gelişmesinde sanatçının yadsınamaz bir yeri vardır.” şeklinde düzeltilmelidir.

İnsan, yoksul insanları koruyup gözetmeli ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalıdır.

Bu cümlede, “yoksul insanları” sözünün “ihtiyaçlarını” sözüyle ilgisi vardır. Çünkü söz konusu “ihtiyaçlar”, “yoksul insanlar”a aittir ve bu aitlik ilgisinin kurulmaması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla bu ilgi “onların” ya da “yoksul insanların” tamlayanıyla kurularak cümle, “İnsan, yoksul insanları koruyup gözetmeli ve onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalıdır.” şeklinde düzeltilebilir.

Aşağıdaki cümlelerde, tamlama yanlışlığından kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Doğum gününde kardeşime bir hediye aldım, iyi dileklerimi yazdığım kartı üzerine yapıştırdım.
Doğum gününde kardeşime bir hediye aldım, iyi dileklerimi yazdığım kartı hediyenin üzerine yapıştırdım.
Ben daha çok, sanat ve klasik müzik dinlemeyi severim.
Ben daha çok, sanat müziği ve klasik müzik dinlemeyi severim.
Bir yapıt, öncelikle okur kitlesinin belirlenmesi ve ona göre oluşturulması gerekir.
Bir yapıtın, öncelikle okur kitlesinin belirlenmesi ve ona göre oluşturulması gerekir.


7. Ek Yanlışlığı
==========

Cümlede eklerin yanlış ya da gereksiz kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

İnsanların, yaşamda karşılaştıkları sıkıntılarla göğüs germeleri, gelecekleri için önem taşımaktadır.

Bu cümlede “sıkıntılarla” sözcüğündeki “-le (ile)” yanlış kullanıldığından anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Çünkü “göğüs germe” eylemi bir şeye karşı yapıldığından, “sıkıntılar” sözcüğüne “-le (ile)” eki değil, yaklaşma durumu eki (-e) getirilerek cümle; “İnsanların, yaşamda karşılaştıkları sıkıntılara göğüs germeleri, gelecekleri için önem taşımaktadır.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, ek yanlışlığından kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Bu programla, öğrencilerin sınava daha iyi bir biçimde hazırlanacağını sağlayacağız.
Bu programla, öğrencilerin sınava daha iyi bir biçimde hazırlanmasını sağlayacağız.
Su sıkıntısının nedeni, suyun bilinçli tüketilmemesindendir.
Su sıkıntısının nedeni, suyun bilinçli tüketilmemesidir.
Dün bu konuyla ilgili pek çok sorular çözdüm.
Dün bu konuyla ilgili pek çok soru çözdüm.
Bu akşamki seyrettiğimiz filmi hiç beğenmedim.
Bu akşam seyrettiğimiz filmi hiç beğenmedim.
Romanın, birbirini sevmiş ancak bir türlü birbirine kavuşamamış iki âşığın yaşamını dile getiriyor.
Roman, birbirini sevmiş ancak bir türlü birbirine kavuşamamış iki âşığın yaşamını dile getiriyor.
Ne zaman yağmur yağsa içime bir ferahlık kaplıyor adeta.
Ne zaman yağmur yağsa içimi bir ferahlık kaplıyor adeta.
Hafta sonu, bizi işyerindeki arkadaşlarına tanıştırdı.
Hafta sonu, bizi işyerindeki arkadaşlarıyla tanıştırdı.
Bakkaldan biraz kahvaltılık malzemesi alalım.
Bakkaldan biraz kahvaltı malzemesi alalım.


8. Çatı Uyuşmazlığı
==============

Bileşik cümlelerde temel cümlenin yükleminin etken olup yan cümlecikteki eylemsinin etken olmamasından ya da temel cümlenin yükleminin edilgen olup yan cümlecikteki eylemsinin edilgen olmamasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

Öğle yemeği yedikten sonra toplantı için salona geçildi.
etken edilgen
Bu cümlede, yan cümledeki eylemsinin (yedikten) etken temel cümlenin yükleminin (geçildi) edilgen bir eylem olması, anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Bu nedenle söz konusu yüklem ve eylemsi ya etken ya da edilgen yapılarak ortadaki çatı uyuşmazlığı kaldırılmalıdır. Yani bu cümle iki şekilde düzeltilebilir:

Öğle yemeği yendikten sonra toplantı için salona geçildi.
edilgen edilgen

Öğle yemeği yedikten sonra toplantı için salona geçtik.
etken etken
Aşağıdaki cümlelerde, çatı uyuşmazlığından kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Derslerinize düzenli bir şekilde çalışılıp istediğiniz üniversiteyi kazanabilirsiniz.
Derslerinize düzenli bir şekilde çalışıp istediğiniz üniversiteyi kazanabilirsiniz.
Yol kenarlarına atılan çöpler görevlilerce toplandıktan sonra kamyona doldurulup çöplüğe döktüler.
Yol kenarlarına atılan çöpler görevlilerce toplandıktan sonra kamyona doldurulup çöplüğe döküldü.
Birçok önlem aldıysak da bazı bölgelerimizde erozyonun önüne bir türlü geçilemedi.
Birçok önlem alındıysa da bazı bölgelerimizde erozyonun önüne bir türlü geçilemedi.
Bu iş bitirilince vakit kaybedilmeden hemen öteki işe başlamalısınız.
Bu iş bitirilince vakit kaybedilmeden hemen öteki işe başlanmalı.

----------
Kaynak: http://www.edebiyatogretmeni.org/yapisal-anlatim-bozukluklari/
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Şok Olmak" Sep 12, 2013

--Alıntıdır--


Yazan: egekayacan
-------------------------

"Yalnız doğrusu şoke olmak…" diyenler vardır şimdi… Fransızcası öyle olabilir, Türkçesi "şok olmak".

Yıllar önce TRT'de (şaka maka epey bir yıl oldu ama böyle yazınca Halit Kıvanç durumuna düştüm.) bir şeyler anlatırken "şok olmak" demişim. Hemen bir telefon:

Spikeriniz Türkçemizi yanlış kullanıyor, doğrusu şoke olmaktır…

... See more
--Alıntıdır--


Yazan: egekayacan
-------------------------

"Yalnız doğrusu şoke olmak…" diyenler vardır şimdi… Fransızcası öyle olabilir, Türkçesi "şok olmak".

Yıllar önce TRT'de (şaka maka epey bir yıl oldu ama böyle yazınca Halit Kıvanç durumuna düştüm.) bir şeyler anlatırken "şok olmak" demişim. Hemen bir telefon:

Spikeriniz Türkçemizi yanlış kullanıyor, doğrusu şoke olmaktır…

Radyo yayını böyle şeyleri tartışmak için en doğru platform değil.Her kullanışımdan sonra neden öyle olması gerektiğini anlatmam gerekeceği içim bir daha "şok olmak" deyimini kullanmadım, şokeyi de kullanmadım ama…

Burası tam yeri!

TDK'ya göre şoke Fransızcadan, şok İngilizceden dilimize girmiş.

Bir şokun etkisinde kalacaksanız Fransızca, sadece şokla karşılaşacaksanız İngilizce tepki vermeniz gerekiyor yani…

Neden şok olmak?

Şok olmak/şok etmek dediğimizde tatlı bir ulama (kulak yalaması) oluyor. Türkçenin ritmine daha uygun.

Tak, şak, pat, güm…gibi bir vurgu etkisi artıyor.Bu kelimenin seçilip kullanılmasının nedeni de bu zaten.

"O anda kafama tak etti!" yerine "O andan kafama tak-e etti!" dediğinizi düşünün. İnsanın ağzında yavan bir tat kalıyor değil mi?

Gazetelerde "Şoke eden açıklama!" gibi şeyler okurken, "şoke şoke" diye konuşanları dinlerken rahatsız oluyorum.

Bürge yıllar sonra karşılaştığı bir arkadaşının yavanlığını anlatmak için bir cümlesini aktarmıştı bana:

"… Ben tabii bunu duyunca aynen şokella!"

Bu cümleyi kuran yavan insan "Şok-ella" mı "Şoke-lla" mı demek istedi acaba?

---------
Kaynak: http://egekayacan.blogspot.com/2009/01/ok-olmak.html
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Dili kopasıca, eli kırılasıca medya!" Sep 12, 2013

--Alıntıdır-


Yazan: Hasan Celal Güzel 30/09/2007
---------------------------------


Sevgili okuyucular, geçen perşembe günü, 75. Dil Bayramı münasebetiyle 'Kitle Haberleşme Araçlarında Türkçe' konusunda bir tebliğ verdim. Oturum Başkanı Zahit Akman, bana 'Bu kadar kelimeyi nasıl tesbit ettiniz?' diye sorunca, 'Her gün saatlerce televizyon seyredip gazete okuyorum ve yapılan yanlışlıklar karşısında söv
... See more
--Alıntıdır-


Yazan: Hasan Celal Güzel 30/09/2007
---------------------------------


Sevgili okuyucular, geçen perşembe günü, 75. Dil Bayramı münasebetiyle 'Kitle Haberleşme Araçlarında Türkçe' konusunda bir tebliğ verdim. Oturum Başkanı Zahit Akman, bana 'Bu kadar kelimeyi nasıl tesbit ettiniz?' diye sorunca, 'Her gün saatlerce televizyon seyredip gazete okuyorum ve yapılan yanlışlıklar karşısında sövüp sayıyorum' cevabını verdim.

Dünyanın en güzel, en âhenkli, en köklü diline sahibiz. Lâkin bu hazinemizin 24 saat boyunca ayaklar altında çiğnendiğine şahit oluyoruz. Her gün televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde, dergilerde bu en değerli varlığımızın ırzına geçiliyor ve biz bu vahşete seyirci kalıyoruz.

'OLDUKÇA' kelimesini yanlış kullanıyorsunuz
Yıllardır yazıp çiziyoruz, feryâd ü figan ediyoruz, lâkin kimseye dinletemiyoruz. 'Oldukça' , 'çok' demek değildir. Ne yazık ki, bu kelimenin 'çok' anlamında yanlış kullanımı yaygınlaşmıştır. Son dönemde Türkçeyi en iyi kullanan siyaset adamı olan Başbakan Erdoğan'ın, Dil Bayramı'na gönderdiği kutlama telgrafında bile 'Türkçe oldukça güzel bir dildir' deniliyordu. Bu nevi metinleri Başbakanlar yazmaz, müşavirleri yazarlar. Yoksa sayın Başbakan'ın bu hatayı yapmayacağını biliyorum. Yukarıdaki cümleye göre, Türkçe'nin çok güzel değil, bir hayli güzel olduğunu söylüyorsunuz. Yani kastınızın tam tersini ifade etmiş oluyorsunuz.

Sadece bu mu? Meselâ bir 'atıyorum' kepazeliği var ki, böylesine bir kabalık, çirkinlik, nezaketsizlik görülmemiştir. Televizyonlarda, radyolarda sunucu ya da konuğu sıkışınca 'atıyorum' diyor. Kardeşim durup dururken ne atıyorsun? 'Varsayalım ki', 'farz edelim ki', 'diyelim ki' desene... Bunlar da aklına gelmiyorsa hiç değilse 'meselâ' ya da 'örneğin' diyemez misiniz? Atıp tutmaya ne lüzum var?!..

Bir de bizim entel takımının, televizyon konuşmalarında, köşe yazılarında son zamanlarda yanlış kullandığı bir kelime var. Bir kimsenin veya bir kurumun 'namına' anlamındaki 'adına' kelimesini 'için' yerine kullanıyorlar. Medyamızdaki birbirinin ağzından lâf kapan ve papağan gibi bunları tekrarlayan sığ düşünceli sözde aydınlar, ne yazık ki bu 'adına' sözünü yanlış anlamıyla yaygınlaştırdılar.

Bu arada, 'döncem' saçmalığını ve 'bana uyar' çirkinliğini de zikretmeyi unutmayalım. Sanki, 'Döncem' yerine 'Sizi arayacağız', 'Bana uyar' yerine de 'Benim için uygun', 'Tamam', 'Olur' deseler olmaz mı?...

İmlâ hataları
Efendim, medyanın kopasıca dili konusunda yüzlerce sayfalık makale yazsak yetmez. Ancak, binlerce yanlışın içinden seçtiğim çok tekrarlanan şu imlâ hatalarını sizinle paylaşmak istiyorum: (Önce yanlış, sonra doğru kullanımını veriyorum).

herkez-herkes
nüfus-nüfuz
şevkat-şefkat
muaffakiyet-muvaffakiyet
mahsur-mahzur
muassır-muasır
teammül-teamül
tasviye-tasfiye
tanzim-tazmin
mütâyit-müteahhit

Söyleyiş bozukluklarında görülen bazı yanlışları da sıralayalım:
dâhi-dahi
râkip-rakip
mîting-miting
hala-hâlâ
kar-kâr
aşık-âşık
âdem-adem
kazazâde-kazazede
elbîse-elbise
hâlk-halk
lîder-lider
Ermenî-Ermeni
adalet-adâlet
ekönomi-ekonomi
müzük-müzik
geliyo, gidiyo-geliyor, gidiyor
diyo, biliyosunuz-diyor, biliyorsunuz
etçez, yapçaz-edeceğiz, yapacağız
dii mi?-değil mi?
nassınızın efem?-nasılsınız efendim?
hakkaten-hakikaten
dakka-dakika
mütiş-müthiş
çoğusu-çoğu
restorant-restoran
uvaşingtın-vaşington
Deyim yanlışlarından da örnekler verelim:
Allahınızın aşkına-Allah aşkına
panik olmak-paniğe kapılmak
saplama yapmak-araya girmek
üstüne üstelik-üstüne üstlük
şok olmak-şoke olmak
keyif almak-zevk almak
akşam beş gibi-akşam beş sularında

Sözcüklerin yanlış kullanımına da şu örnekleri verelim:
genelde-genellikle
geneline-tamamına
yurt genelinde-bütün yurtta
sonuçta-nasıl olsa
illâki-mutlaka
sahne almak-sahneye çıkmak
sizden bir şarkı alalım-sizden bir şarkı dinleyelim
sorunuzu alalım-sorunuz nedir?
aptal şey-anlamsız, sevimsiz
kırsalda-kırsal alanda
olayı-konusu
neden-dolayı, ötürü, yüzünden, sayesinde, için, dolayısıyla, vesilesiyle, münasebetiyle
süper-çok iyi
acayip-çok fazla
ben kendim-bizzat
Bırakın artık şu çeviri dilini!

Çeviri dili, başlangıçta sadece yabancı dizi ve filmlerde rahatsız edici oluyordu. Ne yazık ki, bu yanlış çeviri dili medyanın baş köşesine kuruldu; oradan da halkımızın dilini yozlaştırmaya başladı.

Bu tırmalayıcı dilde beni en fazla rahatsız eden kullanımları şöyle tesbit ettim:
Waow!-Ooo!
üzgünüm-özür dilerim, affedersiniz
(I'm sorry)
kahretsin!-Allah kahretsin!
(damn!)
kendinize iyi bakıyorsunuz-dikkatli olun
(take care of yourself)
nasıl gidiyor?-nasılsın, ne var ne yok?
(how it is going?)
çok özelsin-çok önemlisin, çok farklısın
(you are very special)
görüşürüz-Allahaısmarladık, hoşça kal
(see you!)
telefon alacağız-bize telefon edilecek
(to have phone calls)
problem yok-her şey yolunda
(no problem)
bilirsin-var ya
(you know)
sanırım anladım-galiba anladım

Medyanın kullandığı yabancı kelimelere bir girersek kolay kolay içinden çıkamayız. Batı dillerinden apartılmış binlerce kelime güzelim Türkçemizi kirletip duruyor.
Son dönemde dillerde dolanan birkaçını sıralayalım:
morgıç, start almak, bekraunt, absürd, konsensüs, ultra, ekşın, okey, final, mersi, argüman, soft, reyon, asistlik, bilbord, skorbord, enformasyon, festfud, prezante, egzajere, derogasyon, vin-vin, anbiyans, tradisyon, rutin, hot kutür, finiş, sofistike, trend, trendi, vizyon, zaping, pıraym taym, popülasyon, ti vi, konsept, versiyon, performans vs. vs.

Abi muhteşem yaaa!
Son olarak, pop müziği ve magazin programlarında sıkça rastladığımız ve gençlerin dili olarak sunulan bir argo rezaleti var ki, hangisini yazacağımı şaşırıyorum. Ertuğrul Günay'ın dediği gibi, 'haay' diye selâmlayan, 'baay' diye uğurlayan bu garip ve çirkin dilden örnekler verelim:
takılmak, muhabbet etmek, kafayı yemek, kuul takılmak, dumur olmak, falan olmak, dicey, vicey, hit, klip, singıl, dabıl, remiks, tolk şov, sitendap, enkırmen, süper star, mega star, pop star, kanka vs. vs.
Biraz da kendi aralarındaki 'muhabbetler'inden örnekler sunalım:
'Abi muhteşem yaaa!', 'Hayret bi şey!', 'herıld yani', 'Ne iş?', 'Koptum abi yaaa!', 'İnanılmaz güzel', 'Manyak güzel!', 'Süper!', 'Waow!', 'Yok böyle bi şey!', 'Nasıl yani?', 'Yaaani', 'Deeermişim', 'Şey yani, ne diyim?', 'Çok acayip pardon?', 'Ayıpsın!', 'Kahretsin!', 'Sen benim için çok özelsin', 'Kendine çok çok iyi bakıyorsun!'
Bir de pabuçlarımın müziğindeki sözlerden misâller verelim:
'Ebabil bir kuştur/Bunu bilmeyen....tur', 'Neremi neremi?', 'Kaldıramazsan kaldırırlar gülüm', 'Bu aşk bana ekstra larc' ve daha sayısız densizlikler...
***
Ne diyelim? Güzel Türkçemizi yozlaştıran medyanın dili kopsun, eli kırılsın inşallah!..

---------
Kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=234330
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Yabancı Tabela İstilası: Aşağılık Kompleksi" Sep 12, 2013

--Alıntıdır--

Tabelalarda yabancı isimlerin seçilmesinin Avrupa karşısında eziklik duygusu içinde olmamızdan kaynaklandığını ifade eden Doç. Dr. Şahin Köktürk, “Bir diğeri, bilinmeyen kelimelerin cazip bir tarafı var ve insanlara çekici geliyor. Acaba ne demek istedi bu kelimeyle? Hayal dünyasına hitap etmiş oluyor bir anlamda” diye konuştu. Köktürk: Bizim çoğalttığımız isimler, markalar bizi tatmin edip dünyayla rekabete başladıktan sonra ken
... See more
--Alıntıdır--

Tabelalarda yabancı isimlerin seçilmesinin Avrupa karşısında eziklik duygusu içinde olmamızdan kaynaklandığını ifade eden Doç. Dr. Şahin Köktürk, “Bir diğeri, bilinmeyen kelimelerin cazip bir tarafı var ve insanlara çekici geliyor. Acaba ne demek istedi bu kelimeyle? Hayal dünyasına hitap etmiş oluyor bir anlamda” diye konuştu. Köktürk: Bizim çoğalttığımız isimler, markalar bizi tatmin edip dünyayla rekabete başladıktan sonra kendi isimlerimizi koymaya başlayacağız.

Türkçe’ye Dönülecek


Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Şahin Köktürk, “Avrupa karşısında eziklik duygusu içinde olmamız dolayısıyla Türkiye’de tabelalara İngilizce isim verme alışkanlığımız ağırlıkta. Yabancı dil kullanma merakı öz güvenimizi kazanmaya başlayınca değişebilir. Bunun göstergesi tabelalarda Türkçe’ye dönülmesi olacaktır.dedi.

Doç. Dr. Şahin Köktürk, Türkiye’de, iş yerleri ve dükkanlardaki tabela adlarının özellikle yabancı isimlerden seçilmesinin aşağılık kompleksinden kaynaklandığını ifade etti. Tabela seçimlerinde yabancı isimlerin kullanılmasının birkaç sebebi olduğunu söyleyen Köktürk, şunları söyledi:

“Uzun zamandan beri Türkiye’de yabancı dillerin çokça öne çıkarılması, yabancı dil öğretiminin ve eğitiminin küçük yaşlara kadar indirilmesinin yanı sıra Avrupa karşısında eziklik duygusu içinde olmamızdan da kaynaklanıyor. Özellikle İngilizce isimlerin tercih edilmesi bu kompleksten kaynaklanıyor. Bir diğeri, bilinmeyen kelimelerin cazip bir tarafı var ve insanlara çekici geliyor. Acaba ne demek istedi bu kelimeyle? Hayal dünyasına hitap etmiş oluyor bir anlamda. Türkçe bir kelime olsa ve bilinse, anlamı tek olacak ama yabancı bir isim konunca bunun arkasında ne var gibi bir merak uyandıracak. Ben merak ettirme düşüncesinden ziyade batı karşısındaki kompleksimize, yabancı dil öğretiminin küçük yaşlara kadar indirilmesi gerçeğinden hareketle böyle bir yola başvuruyorlar.’’

Güven Meselesi

Bu durumun ne şekilde düzeleceği konusunda da açıklamalarda bulunan Köktürk, sözlerine şöyle devam etti:

‘’Yabancı dil kullanma merakı kendi öz güvenimizi kazanmaya başladıktan itibaren değişebilir. Yani birden bire olmaz. Çünkü uzun yıllardan beri şuur altına yerleşen, dışardakiler bizden daha iyidir şeklinde bir kanaat var. Bizim ortaya koyduğumuz isimler, markalar bizi tatmin edip dünyayla rekabet etmeye başladıktan sonra kendi isimlerimizi koymaya başlayacağız. Bu durumun bizde bir özgüven hali oluşturmasıyla birlikte, bunun göstergesi tabelalarda Türkçe’ye dönülmesi olacaktır.’’

Köktürk, bu yabancı kelime kullanma hevesini, dil şuurunun tam yerleşmemesinden de kaynaklanabileceğine dikkat çekerek, Türkçe’ye sahip çıkılmadığını söyledi. “Türkçe isimlerin kullanılması insanların diline sahip çıktığının bir göstergesidir’’ diyen Köktürk, Bir otel, alışveriş merkezi, şirketler, eğer uluslararası bir alana hitap ediyorsa da Türkçe isimlerini büyük İngilizce isimlerini ise küçük ebatlarda yazmaları gerektiğini ifade etti. Köktürk, tanıdığı ‘Zarif Kundura’ isimli mağaza sahibinin kendisine “Zarif Kundura”nın İngilizcesi nedir diye sorduğunu belirterek, orta halli müşteriye hitap eden dükkânların bile yabancı tabela peşinde olduğuna dikkat çekti.

--------
Kaynak: http://www.turkalemiyiz.com/asil/duyuru.asp?id=86

[Değişiklik saati 2013-09-13 07:26 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 08:16
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Tıp Dili ve Türkçe Üzerine Öğrenci Görüşleri" Sep 12, 2013

--Alıntıdır--

Hüseyin Fatih Sevinç1, Mustafa Karacagil2
1Erciyes University Medical Faculty
2Department of Urology, Erciyes University Medical Faculty
Anahtar Kelimeler: Eğitim Dili; Tıp Eğitimi
______________________________________________

Özet

Amaç: Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi 2006-2007 eğitim-öğretim yılındaki bütün öğrencilerinin Türkçe ve Tıp dilinin güncel sorunlarına bakış açısının sapt
... See more
--Alıntıdır--

Hüseyin Fatih Sevinç1, Mustafa Karacagil2
1Erciyes University Medical Faculty
2Department of Urology, Erciyes University Medical Faculty
Anahtar Kelimeler: Eğitim Dili; Tıp Eğitimi
______________________________________________

Özet

Amaç: Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi 2006-2007 eğitim-öğretim yılındaki bütün öğrencilerinin Türkçe ve Tıp dilinin güncel sorunlarına bakış açısının saptanması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesindeki 1120 öğrencinin 804'ü (%71,8) katılmıştır. Anket, öğrencinin kişilik bilgilerini, Türkçenin sorunlarıyla, bilim diliyle ve tıp diliyle ilgili bakış açılarını araştırmak için hazırlanmış çoktan seçmeli toplam 45 sorudan oluşmaktadır.

Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin neredeyse tamamına yakını (%90,2) Türkçe dilinin kirlenmekte olduğunu ifade etmiştir. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesinde hazırlık sınıfı okuyan öğrencilerin %73,9'u Tıp Fakültesindeki hazırlık sınıfını gerekli görmemektedir. Öğrencilerin %64,6'sı Türkiye'de tıp alanında kullanılan dille ilgili sorun olduğunu belirtmektedirler.

Sonuç: Türkçe dilinde karşılığı olan yabancı sözcüklerin konuşma, yazı ve bilim dilinde kullanılması bilimin daha iyi öğretilmesine ve Türkiye'de biliminin daha da gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Giriş

İletilemeyen düşünce ya da bilgi, düşünce ve bilgi sayılamaz. Bilimsel düşünce ya da bilgi herhangi bir biçimde iletilirken, anlaşılabilir, yazılıp okunabilir, öğretilebilir olmalıdır. Dil olmadan hiçbiri gerçekleşemez, hepsinin niteliği dile dayanır. Dil düşünceyi yalnızca taşıyan ve ileten bir araç olmayıp, düşünceyi yeniden yapılandıran, onu tamamlayan temel bir işlevsel yapıdır1. Başkasının diliyle düşünmeye çalışmak, doğrudan o başkasının düşünce çerçevesini ve altyapısını benimsemek anlamına gelir. Bağımsız düşünce, bağımsız dil olmadan olmaz2. Bireylerin en açık ve akıcı olarak kendi dillerinde düşünebildikleri, duygularını ortaya koydukları ve bu açıklığın ifadelerine yansıdığının bilinmesi önemlidir3.
Türk dili üzerinde yapılmış olan bilimsel çalışmalar, Türkçe'nin “biçim özellikleri, yapısı dolayısıyla değişik kavramların anlatımına, yeni ve yabancı kavramların karşılanmasına çok elverişli bir dil” olduğunu göstermektedir. Buna karşın, bilim dilinde, özellikle Tıp alanında yabancı sözcük ve terim kullanma merakının oldukça yaygın biçimde sürmekte olduğu da bir gerçektir. Son yıllarda, yayınlanmış tıp dergilerinde Türkçe düşünme, anlatma ve yazmaya yeterince önem verilmediği görülebilir.1.

1987-2001 arasında yayımlanan Pediatrik Cerrahi Dergisi'nin 15 cildi (33 dergi) dil yönünden incelenerek yapılan bir çalışma, tüm dergiler için doğru olmasa da, tıp alanında kullanılan dilin büyük ölçüde kirli ve yozlaşmış olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada değerlendirilen 302 yazı başlığındaki yabancı sözcük oranı %47,69; yazıda metin içindeki yabancı sözcük oranı % 48 olarak bulunmuştur, 269 yazının Türkçe anahtar sözcüklerinin %62'sinin ve 15 Türkçe özetin sözcüklerinin %28'inin İngilizce sözcükler olduğu belirlenmiştir4.

Gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere , teknoloji, bilim ve sanatsal alanda ürettiği gelişim ve değişimi tanıtım terimleriyle kendi dillerini etkin kılarlar. Günümüzde, bu söz konusu etkileme İngilizce'yle belirgin olarak yapılmaktadır. İngilizce kelimelerin dilimize girip yerleşmelerine engel olmak için yeni çıkan tıbbî terimlerin karşılıklarını kısa sürede ve devamlı olarak bulmak ve yayınlamak gereği açıkça ortaya çıkmaktadır. İngilizce kelimelerin kullanılması bu gün bilim dili çerçevesinin dışına taşıp toplumun her düzeyinde Türkçe'nin kirlenmesine yol açmaktadır5.

Türkiye'de tıp eğitiminin geçmişi ve geleceği değişik toplantılarda her yönden ele alınmakta ve tartışılmaktadır. Ancak tıp dilinin ne olması gerektiği, tartışma bölümleri dışında gündeme gelmemektedir. Bu toplantılarda sunulmak üzere hazırlanan tıbbî terminoloji ile ilgili araştırma sayısı da tespit edildiği kadarı ile oldukça azdır3,6. Aynı zamanda tıp dili konusunda belki de en çok görüşlerinin alınması gereken kesim tıp öğrencileri olmasına rağmen tıp öğrencilerinin bu konudaki görüşlerinin sorgulandığı araştırma sayısı oldukça azdır. Bu çalışmada, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi 2006- 2007 eğitim-öğretim yılındaki bütün öğrencilerinin Türkçe ve Tıp dilinin güncel sorunlarına bakış açısını belirlemeyi amaçladık.


Materyal ve Metot

Bu araştırma Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Etik Kurulunun 06.03.2007 tarihinde 01/125 karar numaralı onayı ile gerçekleştirilen ve EÜTF 2006- 2007 eğitim- öğretim yılındaki bütün öğrenciler üzerinde anket yöntemi ile yapılmış tanımlayıcı tipte bir çalışmadır. Anket formları Mart 2007-Mayıs 2007 tarihleri arasında ders aralarında, çeşitli derslerin başlangıç ve sonlarında öğrencilere dağıtılmıştır. Öğrencilere anket formları dağıtılırken anketin amacı anlatılmıştır, sonrasında öğrenciler anket formlarını kendileri doldurmuşlardır. Yanıtların güvenirliğini artırmak amacıyla öğrencilerden isim, soyadı ve numaralarını yazmamaları istenilmiştir. Bu yolla düşüncelerini baskı altında kalmadan, daha açık bir şekilde ifade edebilmeleri amaçlanmıştır.

Çalışmamıza Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesindeki 1120 öğrencinin 804'ü (%71,8) katılmıştır. Katılımcıların 84'ü Dönem I, 89'u Dönem II, 107'si Dönem III, 205'i Dönem IV, 178'i Dönem V, 141'i Dönem VI öğrencisi olup 345'i (%43,2) kadın, 454'ü (%56,8) ise erkektir (5 kişi cinsiyetini belirtmemiştir) ve yaş ortalaması 22,5'tir (25 kişi yaşını belirtmemiştir). Anket, öğrencinin kişilik bilgilerini, Türkçenin sorunlarıyla, bilim diliyle ve Tıp diliyle ilgili bakış açılarını araştırmak için hazırlanmış çoktan seçmeli toplam 45 sorudan oluşmaktadır.

Veriler, bilgisayarda SPSS 13.0 programıyla değerlendirilmiş ve istatistiksel analizler için ki-kare testi kullanılmıştır.


Bulgular

Araştırmaya katılan öğrencilerin 699'u (%86,9) hazırlık sınıfı okurken, 105'i (%13,1) okumamıştır. 571 öğrenci (%71,0) eğitim hayatı boyunca bir defa hazırlık sınıfı okurken, (56'sı ortaokul ve üniversitede, 72'si lise ve üniversitede) 128'i (%15,9) iki defa okumuştur. Öğrencilerden 173'ü (%21,6) yabancı dil bilgilerini çok iyi ve iyi, 420'si (%52,5) orta, 207'si (%25,9) düşük ve yetersiz olarak değerlendirmiştir. Tıp fakültesinde hazırlık sınıfı okuyanların %73,9'u tıp fakültesindeki hazırlık sınıfını gerekli görmediğini, %20,3'ü gerekli gördüğünü, %5,8'i de fikrinin olmadığını belirtmiştir. (X2=71.435; serbestlik derecesi=2; p< 0.05)

Türkçenin her alanında kullanılan yabancı kelimelerin dilimizde sorun oluşturduğunu düşünenler %72,9 (n=584), sorun oluşturmadığını düşünenler %24,2 (n=194), fikir beyan etmeyenler ise %2,9'dur (n=23). Ayrıca dilimizde kirlenme olduğunu düşünenler %90,2 (n=725), kirlenmenin olmadığını düşünenler %7,8 (n=63), fikir beyan etmeyenler ise %2,0'dır (n=16). Dilimizde kirlenmenin olduğunu düşünen öğrencilere, kirlenmenin boyutu sorulduğunda öğrencilerin %69,9'u çok fazla ve fazla, %26,1'i orta, %4,0'ı az olarak belirtmiştir. Öğrencilere dilimizi kullanırken ne kadar özen gösterdikleri sorulduğunda 363'ü (%45,1) çok iyi ve iyi, 361'i (%44,9) orta, 80'i (%9,9) yetersiz ve çok yetersiz olarak nitelendirmişlerdir. İlkokuldan üniversiteye kadar verilen Türkçe eğitimini nasıl değerlendirdikleri sorulduğunda 213 (%25,5) öğrenci çok iyi ve iyi, öğrencilerin 336'sı (%42,3) orta, 256'sı (%32,2) yetersiz ve çok yetersiz olarak değerlendirdiği saptandı.

Türkiye'de tıp alanında kullanılan dille ilgili sorunun varlığı sorulduğunda öğrencilerin 519'u (%64,6) sorun var derken, 194'ü (%24,1) sorunun olmadığını, 91'i ise (%11,3) fikrinin olmadığını belirtmişlerdir.


Büyütmek İçin Tıklayın Tablo I: .

Büyütmek İçin Tıklayın Tablo II: Tıp dilinin birbirine karışmış, birkaç dilden oluşmasının nedenlerine yönelik düşüncelerin dağılımı*

Büyütmek İçin Tıklayın Tablo III: Türkiye'de tıp alanında kullanılan dille ilgili sorunun nasıl çözülebileceğine yönelik önerilerin dağılımı*


Tartışma

Öğrencilerin büyük bir kısmı (%86,9) uzun ve zor uğraşlar sonucunda tıp fakültesini kazanıncaya kadar eğitim hayatlarının en azından bir yılını neredeyse sadece İngilizce dersinin olduğu hazırlık sınıfı okuyarak geçirmişlerdir. Daha dikkat çekici olanı ise öğrencilerin %15,9'unun hazırlık sınıfını iki defa okumasıdır. Öğrencilerin sadece %21,6'sının yabancı dil bilgilerini çok iyi ve iyi şeklinde ifade etmeleri Türkiye'de verilen İngilizce eğitimin yeterli olmadığını göstermektedir. Tıp fakültesinde İngilizce hazırlık sınıfı okuyan öğrencilerin %73,9'u tıp fakültesindeki hazırlık sınıfını gereksiz görmektedir. Bunun sebebi, uzun bir süreç olan tıp eğitiminin hazırlık sınıfıyla birlikte bir sene daha uzaması ve aldıkları İngilizce eğitimin tıp eğitimlerinde öğrencilere bekledikleri faydayı sağlamaması olabilir. Hazırlık sınıfını kaldırıp, ilk üç sene haftalık iki saat olan tıbbi İngilizce derslerinin artırılması hekime çok daha fazla fayda sağlayabilir. Böylece geleceğin hekimlerine sadece İngilizce öğretmek için harcanan bir yıl, tıp eğitimi için çok daha iyi bir şekilde değerlendirilebilir.

Öğrencilerin %72,9'unun yabancı kelimelerin dilimizde sorun oluşturduğunu düşünmesi, %90,2'sinin dilimizde kirlenme olduğunu ifade etmesi, ayrıca bu kirlenmenin boyutunu %69,9'u çok fazla ve fazla, %26,1'i orta olarak değerlendirmesi tıp eğitimi sırasında yabancı kelimele kullanımının olumsuzluğunu vurgulamaktadır. Her ne kadar öğrencilerin %45,1'i çok iyi ve iyi düzeyde, %44,9'u orta düzeyde Türkçe kullanmaya özen gösterdiklerini ifade etseler de bunun yeterli olmadığını düşünmekteyiz. Türk Dil Kurumunu (TDK) öğrencilerin ancak %12,2'sinin takip etmesi Türkçe ile ne kadar ilgilenildiğinin göstergesidir. TDK'nın çalışmalarını topluma daha iyi aktarması ve özellikle gençlerin ilgisini çekecek faaliyetlerde bulunmasının Türkçe kullanmada gösterilen özeni daha da artıracağı kanısındayız.

Öğrencilerin sadece %27,4'ü Türkçe'yi bilim dili konusunda yeterli görmektedir. Oysa Türkçe, İngilizce'ye göre daha eski bir dildir. İngilizce'ye ait ilk yazılı belgeler 7.yüzyıla dönük olmasına karşın7, Türkçe'nin kökleri M.Ö. 3100-1800 yılları arası yaşamış olan Sümerlere kadar uzanmaktadır. Sümerce'de tespit edilen 168 Türkçe kökenli sözcüğün varlığına dayanarak, Türkçe'nin, halen yaşayan diller arasında en eski dil ve yaşının 5000 yıl olduğu belirtilmektedir8,9. Ayrıca Türkçe ad ve eylem tabanları ile yapım işlevli ekler kullanılarak iki milyona yakın (teorik olarak sonsuza kadar) sözcük üretmek mümkündür7.

Öğrencilerin %84,2 ‘sinin psikolojik savaş unsuru olarak dilin kullanıldığını düşünmesi ve %90,0'ının gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere dilleriyle birlikte kültürlerini de ihraç ettiklerine inanması, kültür emperyalizminin bir öğesi olarak yabancı dilin kullanılabileceğini göstermektedir.

Öğrencilerin % 91,4' üne göre Türkiye'de bilim dili yabancı dillerin etkisi altındadır. Bu etkinin eğitimi olumsuz etkilediğini düşünenlerin oranı ise %64,4' dür. Olumsuz etkinin boyutunu öğrencilerin %50,6'sının çok fazla ve fazla, %44,1'inin orta olarak değerlendirmesi, tıp eğitiminde dille ilgili bir sorun olduğunu düşündürmektedir. Öğrencilerin % 47,4' ü tıbbi terminolojiyi öğrenmede zorluk çektiklerini belirtmişlerdir. Benzer şekilde yapılan çalışmalarda, öğrencilerin terminoloji konusunda güçlük çektikleri ve çoğunluğunun tıbbî terminolojiyi ders olarak almak istedikleri belirlenmiştir.3,6. Yabancı kökenli sözcüklerin anlamlarınının tam olarak kavranmasının güç olacağı buna karşın karşılığı olan Türkçe sözcüklerin daha kolayca öğrenilebileceği düşünülebilir. Bu durumun zorluğunu en çok öğretimi ve öğrenimi oldukça güç olan hekimlik alanında, kendilerini hiçbir şey çağrıştırmayan, binlerce yabancı sözcüğü salt ses kalıpları olarak bellemek için olağanüstü çabalar gösteren tıp öğrencileri çekmektedirler10. Yurt dışında yapılan bir çalışmada da İngilizce bilgisi iyi düzeydeki tıp öğrencilerinin kendi dilinde Latince ya da Grekçe terimlerle hiç karşılaşmamış olanlara oranla daha başarılı oldukları bildirilmiştir3,11. Tıp öğrencilerinin mevcut sorununu gidermedeki en büyük görev öğretim üyelerine düşmektedir. Öğrencilerin derslerde tıp terimlerinin Türkçe karşılıklarının kullanılmasına gösterilen özeni %37,8 oranında orta ve %56,9 oranında az ve yetersiz düzeyde olduğunu ifade etmeleri, yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe karşılıklarının daha fazla kullanılmasına özen gösterilmesini gerekli kılmaktadır.

Öğrencilerin %80,5'i tıp fakültesinde yabancı dille eğitim yapılmasını istememektedirler. 1986-1987 yılından beri yabancı dille eğitim veren Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan araştırma sonuçlarına göre öğretim elemanlarının %67,5'i İngilizce ders anlatmanın öğrenci katılımını olumsuz etkilediğini ifade etmişlerdir. Öğretim üyelerinin yarıdan fazlası İngilizce'nin öğrenci-hasta iletişimini ve ders anlatma tekniklerini olumsuz etkilediğini düşünmektedir12. Yabancı dille eğitim alan kişi, kendi anadili ile düşünmeye alışık olduğu için anlatılanları önce zihninde kendi diline çevirmekte, kendi ulusal diliyle düşündüklerini yabancı dille anlatmak zorunda olduğu için de ikinci bir çeviri yapmaktadır. Bütün bunlar insan beynini yormakta ve zaman kaybına neden olmaktadır13. Birinci Türk Sağlık Eğitimi Þurasında belirtildiği gibi, tıp eğitimi verecek bir kurum oluşturmanın amacı, İngilizce konuşulan bir ülkede değil, Türkiye'de hekimlik yapacak hekimler yetiştirmektir. Türk halkına hizmet edecek bir hekimin önce kendi dilini iyi bilmesi gereklidir3,14.

Her dilde başka dillerden alınma sözcüklerin bulunduğu, başka toplumların kavramlarının var olduğu görülür. Çünkü başka dillerle hiç ilişkisi olmamak demek, bir toplumun başka toplumlarla hiç ilişkisi bulunmaması demektir. Ancak bir dilde yabancılaşma temel söz varlığına kadar indiğinde dilin pek çok kavramının kendi öğeleriyle anlatılmasına, yeni kavramların anlatım bulmasına, eğitim ve öğretimin ulusal dil ile gerçekleştirilmesine engel olur. Bir yayılma halinde ve bazen kendi kural ve imlalarıyla Türk Tıp diline girmekte olan yeni sözcüklerin Türkçeyi Ayrıca bir dille konuşup yazmak, o dili bilmek değildir, önemli olan o dille düşünmek, üretmek, düşünsel bir alan yaratabilmektir16.

Sonuç olarak, sunulan araştırmanın bulguları, tıp eğitiminde ulusal dil dışında bir dilin yoğun olarak kullanıldığını ve öğrencilerin bundan olumsuz etkilendiklerini göstermektedir. Yabancı dille açıklanan kavramlarının yerine zaten Türkçe karşılığı olan kavramlarla eğitim yapılması, tıp eğitiminde niteliği yükseltecektir.

Teşekkür

Anket yönetimi konusundaki yardımları nedeni ile Yrd. Doç. Dr. Melis Naçar'a, anketin hazırlanmasındaki yardımları nedeni ile Okt. Lütfiye Güvenç'e ve anketlerin basımı nedeni ile Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığına teşekkür ederiz.

Kaynaklar

1) Öztürk M.O. Bilimsel Yayınlarda Dil. Sağlık Bilimlerinde Sürekli Yayıncılık. 2. Ulusal Sempozyumu (28 Mayıs 2004-Ankara) (15.01.2007)

2) Gökçora İ.H. Yayın Dili Olarak Türkçe. Sağlık Bilimlerinde Sürekli Yayıncılık. 2. Ulusal Sempozyumu (28 Mayıs 2004-Ankara) (15.01.2007)

3) Cankur NŞ. Tıp Eğitiminde Dil: II Eğitim dilinde Türkçe' nin yeri ve geleceği. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2002; 28: 33-35.

4) Sander S.Yazdığımız Dil. Pediatrik Cerrahi Dergisi 2003;17:6-11.

5) Berkmen Y. Bilim Dilinin Türkçeleşmesi. Türk Tanısal ve Girişimsel Radyoloji Dergisi 2003; 9:275-278.

6) Seber N, Erduran D, Söhmen T ve ark. Tıp Öğrencilerinin tıbbî terminoloji konusundaki düşünceleri. II. Ulusal Tıp Eğitimi Kongresi. 2000'li Yıllarda Tıp Eğitimi Bildiri Özet Kitabı. İzmir; 2001. s.162.

7) Gökçora İ.H. Bilim Dili Olarak Türkçe. Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi (Haziran,.2004) (15.01.2007).

8) Yurdakök M. Sümerce'deki Türkçe Tıbbi Sözcükler.Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2006;49:76-77.

9) Tuna O.N. Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dili'nin Yaşı Meselesi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları No.561, 1990.

10) Atmaca N.S. Türk Dili Niçin Özleştirilmelidir?, Sağlık Bilimlerinde Sürekli Yayıncılık. 2. Ulusal Sempozyumu (28 Mayıs 2004-Ankara) (15.01.2007).

11) Lucas P, Lenstrup M, Prinz J, Williamson D, Yip H, Tipoe G, Medical Education, 1997;31:81-86.

12) Sav A., Yeğen B.Ç., Fak A.S., İskit S.,Tıp Eğitiminde Dil Tartışması.(Haziran 2003)< http://www.universite- toplum.org/pdf/pdf.php?id=129> (29.06.2007).

13) Atmaca N.S. Yabancı Dilden Çeviri ve Türkçe. Sağlık Bilimlerinde Sürekli Yayıncılık. 2. Ulusal Sempozyumu (28 Mayıs 2004-Ankara) (15.01.2007)

14) Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Grubu:Birinci Türk Sağlık Eğitim Şurası, Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Grubu Raporu. Tıp Eğitimi Bülteni2001;2:13-4

15) Atmaca N.S. Bilim Dili ve Türkçe. Sağlık Bilimlerinde Sürekli Yayıncılık. 2. Ulusal Sempozyumu (28 Mayıs 2004- Ankara) (15.01.2007)

16) Atmaca N.S. Yeni Bilimsel ve Teknik Kavramlara Karşılık Türkçe Terimleri Kimler Nasıl Türetir?. Sağlık Bilimlerinde Sürekli Yayıncılık. 2. Ulusal Sempozyumu (28 Mayıs 2004-Ankara) http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/vt/uvt/tip/sempozyum2 /natmaca5.pdf (15.01.2007)

---------
=====
Kaynak: http://www.erciyestipdergisi.org/text.php3?id=378
Collapse


 
Pages in topic:   < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16] >


To report site rules violations or get help, contact a site moderator:


You can also contact site staff by submitting a support request »

Osmanlıca - Türkçe kaynaklar, Cumhuriyet boyunca Türkçenin serüveni, Günümüz Türkçesi...


Translation news in Türkiye





TM-Town
Manage your TMs and Terms ... and boost your translation business

Are you ready for something fresh in the industry? TM-Town is a unique new site for you -- the freelance translator -- to store, manage and share translation memories (TMs) and glossaries...and potentially meet new clients on the basis of your prior work.

More info »
Protemos translation business management system
Create your account in minutes, and start working! 3-month trial for agencies, and free for freelancers!

The system lets you keep client/vendor database, with contacts and rates, manage projects and assign jobs to vendors, issue invoices, track payments, store and manage project files, generate business reports on turnover profit per client/manager etc.

More info »